Ya bana cevap ver, yahut insafa gel, yahut da bana neşe ve sevinç sebeplerinden birini an!
یا جواب من بگو یا داد ده ** یا مرا ز اسباب شادی یاد ده
Eyvah benim karanlığı yakıp mahfeden nurum; eyvah, benim gündüzü aydınlatan sabahım!
ای دریغا نور ظلمت سوز من ** ای دریغا صبح روز افروز من
Vah benim güzel uçan; tâ sondan başlangıca kadar uçup gelen kuşum!
ای دریغا مرغ خوش پرواز من ** ز انتها پریده تا آغاز من
Cahil insan ilelebet mihnete âşıktır. Kalk, “Fî kebed” e kadar “Lâ uksimü” yü oku!
عاشق رنج است نادان تا ابد ** خیز لا أقسم بخوان تا فی کبد
Senin yüzünü gördüm de mihnetten kurtuldum; senin ırmağında köpükten, tortudan arındım. 1710
از کبد فارغ بدم با روی تو ** وز زبد صافی بدم در جوی تو
Bu eyvah demeler, bu acınmalar onu görmek, peşin ve elde olan kendi varlığından kesilmek hayaliyledir.
این دریغاها خیال دیدن است ** وز وجود نقد خود ببریدن است
(Bu kuşun ölümüne sebep) Tanrı’nın gayreti (kıskanması) idi. Hakk’ın hükmüne çare bulunmaz. Nerede bir gönül ki Tanrı’nın hükmünden yüz parça olmamış olsun!
غیرت حق بود و با حق چاره نیست ** کو دلی کز حکم حق صد پاره نیست
Gayret (kıskançlık) de her şeyden gayrı olan; vasfı söze ve sese sığmayan Tanrı gayretidir (kendisinden başka her şeyi kıskanır).
غیرت آن باشد که او غیر همه ست ** آن که افزون از بیان و دمدمه ست
Ah keşke gözyaşım deniz olsaydı da o güzel dilberimin yoluna saçaydım!
ای دریغا اشک من دریا بدی ** تا نثار دل بر زیبا بدی
Benim dudum, benim anlayışlı kuşum; düşüncelerimin, sırlarımın tercümanı! 1715
طوطی من مرغ زیرکسار من ** ترجمان فکرت و اسرار من
Rızkını vereyim, vermeyeyim... Benim enisimdi. İlk söylenen sözlerden onu hatırlarım benimle ezelî bir âşinadır.
هر چه روزی داد و ناداد آیدم ** او ز اول گفته تا یاد آیدم
O öyle bir duduydu ki sesi, vahiden gelirdi; varlığı varlık meydana gelmeden önceydi.
طوطیی کاید ز وحی آواز او ** پیش از آغاز وجود آغاز او
O dudu, senin içinde gizlidir. Sen, şunda bunda onun aksini görmüşsün.
اندرون تست آن طوطی نهان ** عکس او را دیده تو بر این و آن
O, kuş senin neşeni alır, fakat yine sen ondan neşelenirsin. Onun yaptığı zulmü, adalet gibi kabul edersin.
میبرد شادیت را تو شاد از او ** میپذیری ظلم را چون داد از او
Ey ten uğruna canını yakıp duran! Canını yaktın, tenini aydınlattın. 1720
ای که جان را بهر تن میسوختی ** سوختی جان را و تن افروختی
Ben yandım, kavını tutuşturmak isteyen bana gelsin, benden tutuştursun da çerçöpü alevlensin, yaksın!
سوختم من سوخته خواهد کسی ** تا ز من آتش زند اندر خسی
Kav, ateş alma kabiliyetindendir, şu halde ateşi cezbeden kavı al!
سوخته چون قابل آتش بود ** سوخته بستان که آتش کش بود
Vah vah vah; yazıklar olsun... öyle bir ay bulut altına girdi!
ای دریغا ای دریغا ای دریغ ** کانچنان ماهی نهان شد زیر میغ
Nasıl bahsedeyim? Gönül ateşi şiddetle alevlendi; ayrılık aslanı çıldırdı, kan döker bir hale geldi.
چون زنم دم کاتش دل تیز شد ** شیر هجر آشفته و خون ریز شد
Ayıkken bile titiz ve sarhoş olan, kadehi ele alınca nasıl olur? 1725
آن که او هوشیار خود تند است و مست ** چون بود چون او قدح گیرد به دست
Anlatılamayacak derecede sarhoş olan bir aslan, çayırlığa gelince oraya yayılmış yeşilliklerden neşelenir, sarhoşluğu büsbütün fazlalaşır.
شیر مستی کز صفت بیرون بود ** از بسیط مرغزار افزون بود
Ben kafiye düşünürüm; sevgilim bana der ki: “Yüzümden başka hiçbir şey düşünme!
قافیه اندیشم و دل دار من ** گویدم مندیش جز دیدار من
Ey benim kafiye düşünenim! Rahatça otur, benim yanımda devlet kafiyesi sensin.
خوش نشین ای قافیه اندیش من ** قافیهی دولت تویی در پیش من
Harf ne oluyor ki sen onu düşünesin! Harf nedir? Üzüm bağının çitten duvarı.!
حرف چه بود تا تو اندیشی از آن ** حرف چه بود خار دیوار رزان
Harfi, sesi, sözü birbirine vurup parçalayayım da seninle bu üçü de olmaksızın konuşayım! 1730
حرف و صوت و گفت را بر هم زنم ** تا که بیاین هر سه با تو دم زنم