English    Türkçe    فارسی   

1
183-207

  • Dedi ki: “Çare şundan ibaret: bu derdin iyileşmesi için o adamı getirelim.
  • Kuyumcuyu o uzak şehirden çağır, onu altınla, elbise ile aldat.”
  • Padişahın, kuyumcuyu getirmek üzere Semerkand’a elçiler yollaması
  • Padişah, hekimden bu sözü duyunca nasihatini, candan gönülden kabul etti. O tarafa ehliyetli, kifayetli, âdil bir iki kişiyi elçi olarak gönderdi. 185
  • O iki bey, kuyumcuya padişahtan muştucu olarak Semerkand’a kadar geldiler.
  • Dediler ki: “Ey lütuf sahibi üstat, ey marifette kâmil kişi! Öğülmen şehirlere yayılmıştır.
  • İşte filân padişah, kuyumcubaşılık için seni seçti. Zira (bu işte) pek büyüksün, pek kâmilsin.
  • Şimdicek şu elbiseyi, altın ve gümüşü al da gelince de padişahın havassından ve nedimlerinden olursun.”
  • Adam; çok malı, çok parayı görünce gururlandı, şehirden çoluk çocuktan ayrıldı. 190
  • Adam, neşeli bir halde yola düştü. Haberi yoktu ki padişah canına kastetmişti.
  • Arap atına binip sevinçle koşturdu, kendi kanının diyetini elbise sandı!
  • Ey yüzlerce razılıkla sefere düşen ve bizzat kendi ayağı ile kötü bir kazaya giden!
  • Hayalinde mülk, şeref ve ululuk. Fakat Azrail “Git, evet, muradına erişirsin” demekte!
  • O garip kişi yoldan gelince, hekim, onu padişahın huzuruna götürdü; 195
  • Güzellik mumunun başı ucunda yakılması için onu, padişahın yanına izzet ve ikramla iletti.
  • Padişah, onu görünce pek ağırladı, altın hazinesini ona teslim etti.
  • Sonra hekim dedi ki: “Ey büyük sultan o cariyeciği bu tacire ver
  • Ki visali ile iyileşsin, visalinin suyu o ateşi gidersin.”
  • Padişah, o ay yüzlüyü kuyumcuya bahşetti, o iki sohbet müştakını birbirine çift etti. 200
  • Altı ay kadar murat alıp murat verdiler. Bu suretle o kız da tamamen iyileşti.
  • Ondan sonra hekim, kuyumcuya bir şerbet yaptı, kuyumcu içti, kızın karşısında erimeye başladı.
  • Hastalık yüzünden kuyumcunun güzelliği kalmayınca kızın canı, onun derdinden azat oldu, ondan vazgeçti.
  • Kuyumcu, çirkinleşip hastalanınca, yüzü sararıp solunca kızın gönlü de yavaş yavaş ondan soğudu.
  • Ancak zahirî güzelliğe ait bulunan aşklar aşk değildir. Onlar nihayet bir âr olur. 205
  • Keşke kuyumcu baştanbaşa ayıp ve âr olsaydı, tamamıyla çirkin bulunsaydı da başına bu kötü hal gelmeseydi!
  • Kuyumcunun gözünden ırmak gibi kanlar aktı, yüzü canına düşman kesildi.