English    Türkçe    فارسی   

1
1860-1884

  • O sözler, gönlüne dokunur, onun tesiri altında kalırsın. Metihten de bir ululuk gelir, dene de bak! 1860
  • Medihin de günlerce tesiri altında kalırsın. O metih canın ululanmasına, aldanmasına sebep olur.
  • Fakat bu tesir, zahiren görünmez, çünkü methedilmek tatlıdır. Kınanmak acı olduğundan derhal kötü görünür.
  • Kınanmak, kaynatılmış ilâç ve hap gibidir; içer, yahut yutarsa uzun bir müddet ıstırap ve elem içinde kalırsın.
  • Tatlı yersen onun zevki bir andır, tesiri öbürü kadar sürmez.
  • Zahiren uzun sürdüğü için de tesiri, gizlidir. Her şeyi, zıddıyla anla! 1865
  • Medhin tesiri, şekerin tesirine benzer; gizli tesir eder ve bir müddet sonra vücutta deşilmesi icabeden bir çıban çıkar.
  • Nefis çok övülmesi yüzünden Firavunlaştı. Alçak gönüllü, hor, hakir ol; ululuk taslama!
  • Elinden geldikçe kul ol, sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgân olma!
  • Yoksa senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.
  • Evvelce seni aldatıp duranlar, o vakit seni görünce “Şeytan” adını takarlar. 1870
  • Seni kapı dibinde görünce hepsi birden “Mezarından çıkmış hortlak” derler;
  • Genç oğlan gibi. Ona önce Tanrı adını takarlar, bu yaltaklıkla tuzağa düşürmek isterler.
  • Fakat kötülükle adı çıkıp da zaman geçince bu kötülükte sakalı çıkınca; artık ona yaklaşmaktan Şeytan bile utanır.
  • Şeytan, adamın yanına bir kötülük için gelir; senin yanına gelmez. Çünkü sen Şeytan’dan da betersin.
  • Şeytan, sen insan oldukça izini izler, ardından koşar, sana şarabını tattırırdı. 1875
  • Ey bir işe yaramaz adam! Şeytan huyunda ayak direyip şeytanlaşınca senden Şeytan da kaçmaktadır.
  • Eteğine sarılan kimse de, sen bu hale gelince senden kaçar!
  • “ Mâşâllahu Kân “ sözünün tefsiri
  • Bunların hepsini söyledik ama Tanrı inayetleri olmadıkça Tanrı yolunda hiçiz, hiç!
  • Tanrı’nın ve Tanrı erlerinin inayetleri olmazsa melek bile olsa defteri kapkaradır.
  • Ey Tanrı, ey ihsanı hacetler reva eden! Sana karşı hiçbir kimsenin adını anmak lâyık değil. 1880
  • Bu kadarcık irşat kudretini de sen bağışladın, şimdiye kadar nice ayıplarımızı örttün.
  • Ezelde bağışladığın irfan katrasını, denizlerine ulaştır.
  • Canımdaki, bir katra ilimden ibarettir; onu ten havasından, ten toprağından kurtar!
  • Bu topraklar, onu örtmeden; bu rüzgârlar, onu kurutmadan önce sen halâs et!