- O sözler, gönlüne dokunur, onun tesiri altında kalırsın. Metihten de bir ululuk gelir, dene de bak! 1860
- آن اثر میماندت در اندرون ** در مدیح این حالتت هست آزمون
- Medihin de günlerce tesiri altında kalırsın. O metih canın ululanmasına, aldanmasına sebep olur.
- آن اثر هم روزها باقی بود ** مایهی کبر و خداع جان شود
- Fakat bu tesir, zahiren görünmez, çünkü methedilmek tatlıdır. Kınanmak acı olduğundan derhal kötü görünür.
- لیک ننماید چو شیرین است مدح ** بد نماید ز آن که تلخ افتاد قدح
- Kınanmak, kaynatılmış ilâç ve hap gibidir; içer, yahut yutarsa uzun bir müddet ıstırap ve elem içinde kalırsın.
- همچو مطبوخ است و حب کان را خوری ** تا به دیری شورش و رنج اندری
- Tatlı yersen onun zevki bir andır, tesiri öbürü kadar sürmez.
- ور خوری حلوا بود ذوقش دمی ** این اثر چون آن نمیپاید همی
- Zahiren uzun sürdüğü için de tesiri, gizlidir. Her şeyi, zıddıyla anla! 1865
- چون نمیپاید همیپاید نهان ** هر ضدی را تو به ضد او بدان
- Medhin tesiri, şekerin tesirine benzer; gizli tesir eder ve bir müddet sonra vücutta deşilmesi icabeden bir çıban çıkar.
- چون شکر پاید نهان تاثیر او ** بعد حینی دمل آرد نیش جو
- Nefis çok övülmesi yüzünden Firavunlaştı. Alçak gönüllü, hor, hakir ol; ululuk taslama!
- نفس از بس مدحها فرعون شد ** کن ذلیل النفس هونا لا تسد
- Elinden geldikçe kul ol, sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgân olma!
- تا توانی بنده شو سلطان مباش ** زخم کش چون گوی شو چوگان مباش
- Yoksa senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.
- ور نه چون لطفت نماند وین جمال ** از تو آید آن حریفان را ملال
- Evvelce seni aldatıp duranlar, o vakit seni görünce “Şeytan” adını takarlar. 1870
- آن جماعت کت همیدادند ریو ** چون ببینندت بگویندت که دیو
- Seni kapı dibinde görünce hepsi birden “Mezarından çıkmış hortlak” derler;
- جمله گویندت چو بینندت به در ** مردهای از گور خود بر کرد سر
- Genç oğlan gibi. Ona önce Tanrı adını takarlar, bu yaltaklıkla tuzağa düşürmek isterler.
- همچو امرد که خدا نامش کنند ** تا بدین سالوس در دامش کنند
- Fakat kötülükle adı çıkıp da zaman geçince bu kötülükte sakalı çıkınca; artık ona yaklaşmaktan Şeytan bile utanır.
- چون که در بد نامی آمد ریش او ** دیو را ننگ آید از تفتیش او
- Şeytan, adamın yanına bir kötülük için gelir; senin yanına gelmez. Çünkü sen Şeytan’dan da betersin.
- دیو سوی آدمی شد بهر شر ** سوی تو ناید که از دیوی بتر
- Şeytan, sen insan oldukça izini izler, ardından koşar, sana şarabını tattırırdı. 1875
- تا تو بودی آدمی دیو از پیات ** میدوید و میچشانید او میات
- Ey bir işe yaramaz adam! Şeytan huyunda ayak direyip şeytanlaşınca senden Şeytan da kaçmaktadır.
- چون شدی در خوی دیوی استوار ** میگریزد از تو دیو نابکار
- Eteğine sarılan kimse de, sen bu hale gelince senden kaçar!
- آن که اندر دامنت آویخت او ** چون چنین گشتی ز تو بگریخت او
- “ Mâşâllahu Kân “ sözünün tefsiri
- تفسیر ما شاء الله کان
- Bunların hepsini söyledik ama Tanrı inayetleri olmadıkça Tanrı yolunda hiçiz, hiç!
- این همه گفتیم لیک اندر بسیچ ** بیعنایات خدا هیچیم هیچ
- Tanrı’nın ve Tanrı erlerinin inayetleri olmazsa melek bile olsa defteri kapkaradır.
- بیعنایات حق و خاصان حق ** گر ملک باشد سیاه استش ورق
- Ey Tanrı, ey ihsanı hacetler reva eden! Sana karşı hiçbir kimsenin adını anmak lâyık değil. 1880
- ای خدا ای فضل تو حاجت روا ** با تو یاد هیچ کس نبود روا
- Bu kadarcık irşat kudretini de sen bağışladın, şimdiye kadar nice ayıplarımızı örttün.
- این قدر ارشاد تو بخشیدهای ** تا بدین بس عیب ما پوشیدهای
- Ezelde bağışladığın irfan katrasını, denizlerine ulaştır.
- قطرهای دانش که بخشیدی ز پیش ** متصل گردان به دریاهای خویش
- Canımdaki, bir katra ilimden ibarettir; onu ten havasından, ten toprağından kurtar!
- قطرهای علم است اندر جان من ** وارهانش از هوا وز خاک تن
- Bu topraklar, onu örtmeden; bu rüzgârlar, onu kurutmadan önce sen halâs et!
- پیش از آن کاین خاکها خسفش کنند ** پیش از آن کاین بادها نشفش کنند