English    Türkçe    فارسی   

1
1868-1892

  • Elinden geldikçe kul ol, sultan olma! Top gibi zahmet çekici ol, çevgân olma!
  • Yoksa senin bu letafetin, bu güzelliğin kalmayınca o, seninle düşüp kalkanlar, senden usanırlar.
  • Evvelce seni aldatıp duranlar, o vakit seni görünce “Şeytan” adını takarlar. 1870
  • Seni kapı dibinde görünce hepsi birden “Mezarından çıkmış hortlak” derler;
  • Genç oğlan gibi. Ona önce Tanrı adını takarlar, bu yaltaklıkla tuzağa düşürmek isterler.
  • Fakat kötülükle adı çıkıp da zaman geçince bu kötülükte sakalı çıkınca; artık ona yaklaşmaktan Şeytan bile utanır.
  • Şeytan, adamın yanına bir kötülük için gelir; senin yanına gelmez. Çünkü sen Şeytan’dan da betersin.
  • Şeytan, sen insan oldukça izini izler, ardından koşar, sana şarabını tattırırdı. 1875
  • Ey bir işe yaramaz adam! Şeytan huyunda ayak direyip şeytanlaşınca senden Şeytan da kaçmaktadır.
  • Eteğine sarılan kimse de, sen bu hale gelince senden kaçar!
  • “ Mâşâllahu Kân “ sözünün tefsiri
  • Bunların hepsini söyledik ama Tanrı inayetleri olmadıkça Tanrı yolunda hiçiz, hiç!
  • Tanrı’nın ve Tanrı erlerinin inayetleri olmazsa melek bile olsa defteri kapkaradır.
  • Ey Tanrı, ey ihsanı hacetler reva eden! Sana karşı hiçbir kimsenin adını anmak lâyık değil. 1880
  • Bu kadarcık irşat kudretini de sen bağışladın, şimdiye kadar nice ayıplarımızı örttün.
  • Ezelde bağışladığın irfan katrasını, denizlerine ulaştır.
  • Canımdaki, bir katra ilimden ibarettir; onu ten havasından, ten toprağından kurtar!
  • Bu topraklar, onu örtmeden; bu rüzgârlar, onu kurutmadan önce sen halâs et!
  • Gerçi rüzgârlar, onu kurutsa, mahvetse bile sen, onlardan tekrar kurtarmağa ve almağa kâdirsin. 1885
  • Havaya giden yahut yere dökülen katra, senin kudret hazinenden nasıl kaçabilir?
  • Yok olsa yahut yokluğun yüz kat dibine girse bile sen onu çağırınca başını ayak yapıp koşar.
  • Yüzbinlerce zıt, zıddını mahveder; sonra senin emrin yine onları varlık âlemine getirir.
  • Aman ya Rabbi! Her an yokluk âleminden varlık âlemine katar katar yüz binlerce kervan gelip durmakta!
  • Hele her gece, bütün ruhlar, bütün akıllar, o uçsuz bucaksız derin denizde batar, yok olurlar. 1890
  • Yine sabah vakti, o Tanrı’ya mensup ruhlar ve akıllar, balıklar gibi denizden baş çıkarırlar.
  • Güz mevsiminde o yüz binlerce dallar, yapraklar; bozguna uğrayıp ölüm denizine giderler.