English    Türkçe    فارسی   

1
1910-1934

  • İsa’nın nefesi seni diriltsin, kendisi gibi güzel ve mutlu bir hale getirsin! 1910
  • Baharların tesiriyle taş yeşerir mi? Toprak ol ki renk renk çiçekler bitiresin.
  • Yıllarca gönüller yırtan, kalplere elem veren taş oldun; bir tecrübe et, bir zaman da toprak ol!
  • Tanrı razı olsun, Ömer zamanında yoksulluk gününde gidip mezarlıkta çenk çalan ihtiyar çalgıcının hikâyesi
  • (Bilmem) işittin mi? Ömer zamanında pek güzel, pek lâtif çenk çalan bir çalgıcı vardı.
  • Bülbül onun sesinden kendini kaybeder; bir namesini dinleyenlerin şevki, yüz misli artardı.
  • Meclisleri, cemiyetleri, onun nağmeleri süsler; onun sesinden kıyametler kopardı. 1915
  • Sesi, İsrafil gibi mucizeler gösterir, ölülerin bedenlerine can bağışlardı.
  • Yahut İsrafil’e yardım ederdi; onun nağmelerini dinleyen fil bile kanatlanırdı.
  • İsrafil, bir gün nağmesini düzer ve yüzlerce yıllık çürümüş ölüye can verir.
  • Peygamberlerin de içlerinde öyle nağmeler vardır ki o nağmelerde isteyenlere, değer biçilmez bir hayat erişir.
  • Fakat o nağmeleri his kulağı duymaz, çünkü his kulağı, kötülükler yüzünden pis bir haldedir. 1920
  • İnsanoğlu perinin nağmesini işitmez; çünkü perilerin sırlarına yabancıdır.
  • Gerçi perinin nağmesi de bu âlemdedir ama gönül nağmesi her iki sesten de yüksektir.
  • Zira peri de, insan da mahpustur; ikisi de bu bilgisizlik ve gaflet zindanındadır.
  • Rahman Suresinden “Yâ ma’şaralcinn” âyetini oku; “Tenfüzû testa’tîû “ nun mânasını iyice bil!
  • Velîlerin içi nağmeleri evvelâ der ki: “Ey yokluk âleminin cüzüler! 1925
  • Kendinize gelin; nefis yokluğundan baş çıkaran; bu hayali, bu vehmi bir tarafa atın!
  • Ey Kevn ü fesat âleminde tamamıyla çürümüş canlar! Ebedî canlarınız ne vücuda geldi, ne doğdu!”
  • O nağmelerden pek az, pek cüzi bir miktarını söylesem canlar, mezar ve merkatlerinden başkaldırırlar.
  • Kulak ver! O nağmeler uzakta değil; fakat sana söylemeğe izin yok.
  • Agâh ol ki veliler, zamanın İsrafil’idirler. Ölüler, onlardan can bulur, gelişirler. 1930
  • Ölü canlar, ten mezarında kefenlerine bürünmüş yatarlarken onların sesinden sıçrayıp kalkarlar
  • Derler ki: Bu ses, öbür seslerden bambaşka; çünkü diriltmek Tanrı sesinin işidir.
  • Biz öldük, tamamıyla çürüdük, mahvolduk. Fakat Tanrı sesi gelince hepimiz dirildik, kalktık.
  • Tanrı sesi ister hicap ardından, ister hicapsız gelsin... Cebrail, Meryem’e, yakasından üfleyerek ne verdiyse Tanrı sesi de insana onu verir.