English    Türkçe    فارسی   

1
2040-2064

  • Kış, yel ve güneş de böyledir; bunların tesirleri de zamanına göre ve ayrı ayrıdır. Bunu böyle bil, ipin ucunu yakala! 2040
  • همچنین سرما و باد و آفتاب ** بر تفاوت دان و سر رشته بیاب‌‌
  • Tıpkı bunun gibi gayb âleminde de bu çeşitlilik vardır. Bazısı zararlıdır, bazısı faydalı. Bazı yağmurlar berekettir, bazıları ziyan.
  • همچنین در غیب انواع است این ** در زیان و سود و در ربح و غبین‌‌
  • Abdâlin bu nefesi de işte o bahardandır. Canda ve gönülde bu nefes yüzünden yüzlerce güzel şeyler biter.
  • این دم ابدال باشد ز آن بهار ** در دل و جان روید از وی سبزه‌‌زار
  • Onların nefesleri, talihli kişilere bahar yağmurlarının ağaca yaptığı tesiri yapar.
  • فعل باران بهاری با درخت ** آید از انفاسشان در نیک بخت‌‌
  • Fakat bir yerde kuru bir ağaç bulunsa cana can katan rüzgârı ayıplama!
  • گر درخت خشک باشد در مکان ** عیب آن از باد جان افزا مدان‌‌
  • Rüzgâr, işini yaptı, esti. Canı olan da, rüzgârın tesirini candan kabul etti. 2045
  • باد کار خویش کرد و بروزید ** آن که جانی داشت بر جانش گزید
  • “ Bahar serinliğini ganimet bilip istifade edin. Çünkü o, ağaçlarınıza ne yaparsa bedenlerinize de onu yapar v.s hadisinin manası
  • در معنی این حدیث که اغتنموا برد الربیع الی آخره‌‌
  • Peygamber, “Dostlar, bahar serinliğinden sakın vücudunuzu örtmeyin.
  • گفت پیغمبر ز سرمای بهار ** تن مپوشانید یاران زینهار
  • Çünkü bahar rüzgârı, ağaçlara nasıl tesir ederse sizin hayatınıza da öyle tesir eder.
  • ز آن که با جان شما آن می‌‌کند ** کان بهاران با درختان می‌‌کند
  • Fakat güz serinliğinden kaçının. Çünkü o, bağa ve çubuklara ne yaparsa sizin vücudunuza da onu yapar “dedi.
  • لیک بگریزید از سرد خزان ** کان کند کاو کرد با باغ و رزان‌‌
  • Bu hadisi rivayet edenler, zahirî manasını vermişler ve yalnız zahirî manasıyla kanaat etmişlerdir.
  • راویان این را به ظاهر برده‌‌اند ** هم بر آن صورت قناعت کرده‌‌اند
  • Onların halden haberleri yoktur. Dağı görmüşler de dağdaki madeni görmemişlerdir. 2050
  • بی‌‌خبر بودند از جان آن گروه ** کوه را دیده ندیده کان بکوه‌‌
  • Tanrı’ya göre güz, nefis ve hevadır. Akılla cansa baharın ve ebedîliğin ta kendisidir.
  • آن خزان نزد خدا نفس و هواست ** عقل و جان عین بهار است و بقاست‌‌
  • Eğer senin gizli ve cüzi bir aklın varsa cihanda bir kâmil akıl sahibini ara!
  • مر ترا عقل است جزوی در نهان ** کامل العقلی بجو اندر جهان‌‌
  • Senin cüzi aklın, onun külli aklı yüzünden külli olur. Çünkü Akl-ı kül, nefse zincir gibidir.
  • جزو تو از کل او کلی شود ** عقل کل بر نفس چون غلی شود
  • Binaenaleyh hadisin manası teville şöyle olur: Pak nefesler bahar gibidir, yaprakların ve filizlerin hayatıdır.
  • پس به تاویل این بود کانفاس پاک ** چون بهار است و حیات برگ و تاک‌‌
  • Velîlerin sözlerinden, yumuşak olsun, sert olsun, vücudunu örtme çünkü o sözler, dininin zahirîdir. 2055
  • از حدیث اولیا نرم و درشت ** تن مپوشان ز آن که دینت راست پشت‌‌
  • Sıcak da söylese, soğuk da söylese, hoş gör ki sıcaktan, soğuktan ( hayatın hâdiselerinden) ve cehennem azabından kurtulasın.
  • گرم گوید سرد گوید خوش بگیر ** تا ز گرم و سرد بجهی وز سعیر
  • Onun sıcağı, hayatın ilkbaharıdır. Doğruluğun, yakînin ve kulluğun sermayesidir.
  • گرم و سردش نو بهار زندگی است ** مایه‌‌ی صدق و یقین و بندگی است‌‌
  • Çünkü can bahçeleri, onun sözleri ile diridir. Gönül denizi, bu cevherlerle doludur.
  • ز آن که زو بستان جانها زنده است ** این جواهر بحر دل آگنده است‌‌
  • Eğer gönlün bahçesinden cüzi bir zevk ve hal eksilse aklı başında olan kişinin gönlünü, binlerce gam kapladı.
  • بر دل عاقل هزاران غم بود ** گر ز باغ دل خلالی کم شود
  • Sıddîka’nın –Tanrı ondan razı olsun- “ Bugünkü yağmurun sırrı neydi? “ diye sorması
  • پرسیدن صدیقه (س) از پیامبر (ص) که سر باران امروزینه چه بود
  • “Ey şu varlığın hülâsası, vücudun zübdesi! Bu günkü yağmurun hikmeti neydi? 2060
  • گفت صدیقه که ای زبده‌‌ی وجود ** حکمت باران امروزین چه بود
  • Bu yağmur, rahmet yağmurlarından mıydı, yoksa tehdit için mi yağıyordu, pek yüce, pek azametli Tanrı’nın adaletinden miydi?
  • این ز بارانهای رحمت بود یا ** بهر تهدید است و عدل کبریا
  • Bu yağmur, bahara ait lütuflardan mıydı, yoksa afetlerle dolu güz yağmuru muydu?”
  • این از آن لطف بهاریات بود ** یا ز پاییزی پر آفات بود
  • Peygamber dedi ki: “Bu yağmur musibetler yüzünden insanın gönlüne çöken gamı yatıştırmak için yağıyordu.”
  • گفت این از بهر تسکین غم است ** کز مصیبت بر نژاد آدم است‌‌
  • Eğer Âdemoğlu, o keder ateşi içinde kalıp duraydı ziyadesiyle harap olur, eksikliğe düşer, ( hiçbir şey yapamaz bir hale gelir) di.
  • گر بر آن آتش بماندی آدمی ** بس خرابی در فتادی و کمی‌‌