English    Türkçe    فارسی   

1
2234-2258

  • İşte bunun için mümin tevfika mazhar olamamak korkusundan daima namazda “İhdinas sıratal mustakim” der.
  • O para veriş cömert kişiye lâyıktır. Can vermekse esasen âşıkın vergisidir. 2235
  • Hak uğruna ekmek verirsen sana ekmek verirler; Hak uğruna can verirsen sana da can bahşederler.
  • Şu çınarın yaprakları dökülürse Tanrı, ona yapraksızlık azığı bağışlar.
  • Dağıtmaktan dolayı elinde mal kalmazsa Tanrı’nın inayeti, seni hiç ayaklar altında çiğnetir mi?
  • Bir adam ekin ekince ambarı boşalır ama bu işin iyiliği, tarlada belli olur.
  • Fakat tohumu ambara kor, biriktirirse zaman geçtikçe bitler, fareler, o tohumu yiyip bitirirler. 2240
  • Bu cihan tamamiyle fânidir; aradığını sebatlı, kararlı âlemde ara! Sûretin sıfırdan ibarettir; dilediğini mâna âleminde dile!
  • Acı ve tuzlu canı kılıç önüne koy, feda et de tatlı bir deniz gibi olan canı al!
  • Eğer bu kapıdan bunu almaya kudretin yoksa bari şu hikâyeyi dinle!
  • Zamanında Kerem ve ihsanda Hatemi Tai’yi geçen ve nazirî bulunmayan Halifenin hikâyesi
  • Eski zamanda bir halife vardı ki, Hâtem’i cömertliğine köle etmişti.
  • İhsan ve adalet bayrağını yüceltmiş, dünyadan yoksulluk ve ihtiyacı kaldırmıştı. 2245
  • Deniz ve inci, onun vergisine nispetle ehemmiyetsiz bir hale gelmiş lûtuf ve ihsan Kaf’tan Kaf’a yayılmıştı.
  • O padişah, topraktan ibaret olan şu yeryüzünde bulut ve yağmurdu. İn’am ve ihsan sahibi Tanrı’nın vericiliğine mazhardı.
  • Deniz ve maden, onun ihsanına karşı zelzeleye düşmüş, onun cömertliğine doğru kafile kafile gelip duruyordu.
  • Kapısı, hacet kıblesiydi. Şöhreti, cömertlikle bütün âleme yayılmıştı.
  • Onun vergisinden, onun cömertliğinden Acem de şaşırmıştı,Rum da. Türk de hayrete dalmıştı, Arap da. 2250
  • Hayat suyu, kerem deniziydi. Onun yüzünden Arap da dirilmişti. Acem de!
  • Yoksul Arap bedevisinin hikâyesi ve yoksulluk yüzünden karısıyla arasında geçen şey
  • Bir gece bir bedevi karısı, dedikoduyu hadden aşırarak kocasına dedi ki:
  • “Bütün bu yoksulluğu, bu cefayı biz çekmekteyiz. Âlemin ömrü hoşlukla geçiyor. Sade biz kötü bir haldeyiz.
  • Ekmeğimiz yok, katığımız dert ve haset... Testimiz yok suyumuz gözyaşı.
  • Gündüzün elbisemiz güneşin ziyası... Geceleyin döşek ve yorganımız ay ışığı. 2255
  • Açlığımızdan değil mi ayı, okkalık ekmek sanıp elimizle gökyüzüne saldırıyoruz.
  • Yoksullar bizim yoksulluğumuzdan ve gece gündüz yiyecek düşünmemizden arlanıyorlar.
  • Sâmirî’nin halktan kaçtığı gibi akraba, yabancı... herkes, bizden kaçıyor.