English    Türkçe    فارسی   

1
2326-2350

  • Bana öyle horlukla kötü kötü bakma ki damarlarının içinde dolaşan sırları söylemeyeyim.
  • Kendi aklını benden fazla görüyorsun; Ya şu az akıllı olan beni nasıl gördün? ( Büsbütün aşağı değil mi?)
  • Çirkin kurt gibi üstümüze atlama. Senin gibi insanı utandıracak akla sahip olmaktansa akılsızlık daha iyi!
  • Aklın, insanlara ayak kösteği olunca o akıl, akıl değildir, yılan ve akreptir.
  • Senin hile ve zulmünün hasmı Allah olsun; hile elin bize uzanmasın! 2330
  • Ne şaşılacak şey ki sen hem yılansın, hem afsuncu... Ey Arap, sen yılansın, hem de çirkin yılan!
  • Eğer karga kendi çirkinliğini anlasaydı, derdinden kar gibi erirdi.
  • Afsuncu düşman gibi, yılana afsun okur, yılan da onu afsunlar.
  • Yılanın afsunu, yılancıya tuzak olmasaydı yılanın afsununa aldanır, onunla meşgul olur muydu?
  • Afsuncu, kazanç hırsına düşünce yılanın kendisini afsunladığını anlamaz. 2335
  • Yılan “ Ey afsuncu, kendine gel. Kendi hünerini gördün, bir de benim afsunumu gör!
  • Sen beni Hak’kın adıyla afsunladın, bu suretle de beni halka rüsvay etmek istedin.
  • Beni Hak’kın adı bağladı, senin tedbirin değil. Hakk’ın adını tuzak yaptın, yazıklar olsun sana!
  • Senden benim hakkımı Tanrının adı alacak. Ben canımı da Tanrı adına ısmarladım, tenimi de.
  • Tanrı adı, beni yaraladığın için ya can damarını koparsın, yahut seni de benim gibi mahsup etsin!” der. 2340
  • Kadın bu yolda sert sözlerle genç kocasına tomarlar okudu.
  • Erkeğin, karısına “ Yoksullara hor bakma, Tanrı’nın işine noksan isnadetme, kendi yoksulluğunla vehimlenip hayallenerek yoksulu ve yoksulluğu kınama “ diye nasihat etmesi
  • Bedevi dedi ki: “ Ey kadın, sen kadın mısın, yoksa hüzün ve keder atası mı? Yoksulluk, benim için iftihar edilecek bir şeydir; başıma kakma!
  • Mal ve para başta külâh gibidir. Külâha sığınan, keldir.
  • Kıvırcık ve güzel saçları olan kişiye gelince: külâhı giderse ona daha hoş gelir.
  • Tanrı eri göz gibidir. Gözün kapalı olmaktansa, açık olması daha iyidir. 2345
  • Esirci, esiri satarken ayıp örten elbiseyi soyar.
  • Esirin bir kusuru olursa hiç onu soyar mı? Soyması şöyle dursun, bir hile ile ne yapıp yapar, onu elbiseyle gösterir.
  • “Bu; iyiden, kötüden, olur olmaz şeyden utanır. Soyarsam utanıp senden ürker” der.
  • Zengin, kulağına kadar ayıp içine dalmıştır: fakat malı vardır ve mal ayıbını örter.
  • Tamahkâr tamahı yüzünden zengin ayıbını görmez. Tamahkâr bütün gönülleri kaplar. 2350