آن یکی را نعمت و کالا دهند ** وین دگر را بر سر آتش نهند
Böyle bir iş, Tanrı’dan, iki cihanı yaratan umulur mu?
آتشش سوزا که دارد این گمان ** بر خدای خالق هر دو جهان
“Elfakru Fahri” hadîsi, saçma ve asılsız bir söz mü; bu sözde binlerce yücelik, binlerce naz ve nimet gizli değil mi?
فقر فخری از گزاف است و مجاز ** نی هزاران عز پنهان است و ناز
Hiddetle bana lâkaplar taktın; ben sevgilimin dostuyum, onu elde ederim. Halbuki sen bir yalancı, afsuncusun dedi.
از غضب بر من لقبها راندی ** یارگیر و مار گیرم خواندی
Yılan tutsam bile dişini söker, bu suretle onu başı ezilmekten kurtarırım.
گر بگیرم بر کنم دندان مار ** تاش از سر کوفتن نبود ضرار
Çünkü o diş, onun can düşmanıdır; ben, düşmanı da bu suretle kendime dost ederim.2360
ز آن که آن دندان عدوی جان اوست ** من عدو را میکنم زین علم دوست
Ben asla tamahtan afsun okumam. Ben bu tamahı baş aşağı etmişimdir.
از طمع هرگز نخوانم من فسون ** این طمع را کردهام من سر نگون
Tanrı göstermesin... Benim halka karşı tamahım yok. Gönlümde kanaatten bir âlem var.
حاش لله طمع من از خلق نیست ** از قناعت در دل من عالمی است
Sen armut ağacı tepesinden böyle görüyorsun. Aşağı in de sende o şüphe kalmasın.
بر سر امرودبن بینی چنان ** ز آن فرود آ تا نماند آن گمان
Biraz dönersen başın dönmeğe başlar; evi dönüyor görürsün... Halbuki dönen sensin!
چون که بر گردی و سر گشته شوی ** خانه را گردنده بینی و آن توی
Herkesin hareketi, görüşü, bulunduğu makama göredir. Herkes, âleme kendi görüş dairesinden bakar. Mavi cam, güneşi mavi gösterir; kızıl cam kızıl. Camların rengi olmazsa beyaz olurlar. Beyaz cam, öbür camların hepsinden daha doğru gösterir, hepsinin de başı, imamı odur.
در بیان آن که جنبیدن هر کسی از آن جا که وی است هر کس را از چنبرهی وجود خود بیند، تابهی کبود آفتاب را کبود نماید و سرخ سرخ نماید چون تابه از رنگها بیرون آید سپید شود از همه تابههای دیگر او راستگوتر باشد و امام باشد
Ebucehil, Ahmed’i görüp “Beni Hâşim’den çirkin bir çehre zuhur etti” dedi.2365
دید احمد را ابو جهل و بگفت ** زشت نقشی کز بنی هاشم شگفت
Ahmet ona dedi ki: “ Haddini tecavüz ettinse de doğru söyledin.”
گفت احمد مر و را که راستی ** راست گفتی گر چه کار افزاستی
Sıddîk görüp “Ey güneş! Ne doğudasın, ne batıdan. Lâtif bir surette parla, âlemi nurlandır” dedi.
دید صدیقش بگفت ای آفتاب ** نی ز شرقی نی ز غربی خوش بتاب
Ahmet dedi ki: “Ey aziz, ey değersiz dünyadan kurtulan! Doğru söyledin.”
گفت احمد راست گفتی ای عزیز ** ای رهیده تو ز دنیای نه چیز
Orada bulunanlar “ Ey halkın ulusu, ikisi birbirine zıt söz söyledi, sen ikisine de doğru söyledin, dedin... “Neden?” diye sordular.
حاضران گفتند ای صدر الوری ** راست گو گفتی دو ضد گو را چرا
Peygamber “Ben Tanrı eliyle cilâlanmış bir aynayım. Türk, Hintli nasılsalar, bende o sûreti görürler” dedi.2370
گفت من آیینهام مصقول دست ** ترک و هندو در من آن بیند که هست
Kadın! Eğer beni tamahkâr görüyorsan bu kadınca arayıştan yüksel!
ای زن ار طماع میبینی مرا ** زین تحری زنانه برتر آ
Kanaate dair söz söylemek, tamaha benzer ama hakikatte rahmettir. O nimetin bulunduğu yerde tamah ne gezer?
این طمع را ماند و رحمت بود ** کو طمع آن جا که آن نعمت بود
Sen de bir iki günceğiz yoksulluğu sına da yoksulluktaki iki misli zenginliği gör.
امتحان کن فقر را روزی دو تو ** تا به فقر اندر غنا بینی دو تو
Yoksulluğa sabret, bu gamı, gussayı bırak. Çünkü ululuk sahibi Tanrı’nın yüceliği yoksulluktur.
صبر کن با فقر و بگذار این ملال ** ز آن که در فقر است عز ذو الجلال