- Fakat affından bir mum düzüp yakınca tövbe ettim; itirazı bıraktım.
- چون ز عفو تو چراغی ساختم ** توبه کردم اعتراض انداختم
- Kılıçla kefeni huzuruna koyuyorum; önüne boynumu uzatıyorum; vur!
- مینهم پیش تو شمشیر و کفن ** میکشم پیش تو گردن را بزن
- Acı ayrılıktan gem vuruyorsun. Ne istersen yap, fakat bunu yapma!
- از فراق تلخ میگویی سخن ** هر چه خواهی کن و لیکن این مکن
- Gönlünde benim için gizlice bir özür dileyici vardır ki o, ben olmasam da bana şefaat edip durur. 2415
- در تو از من عذر خواهی هست سر ** با تو بیمن او شفیعی مستمر
- Gönlündeki o özür dileyicim senin huyundur. Ona güvendiğimden gönlüm, kendisine suç aradı.
- عذر خواهم در درونت خلق تست ** ز اعتماد او دل من جرم جست
- Ey ahlâkı yüz batman baldan daha güzel, daha tatlı olan kızgın adam! Sen de bana gönlünden ve gizlice merhamet et.”
- رحم کن پنهان ز خود ای خشمگین ** ای که خلقت به ز صد من انگبین
- Bu suretle güzel, açık açık söylerken kadına bir ağlamadır geldi.
- زین نسق میگفت با لطف و گشاد ** در میانه گریهای بر وی فتاد
- Ağlaması bile yüzünün güzelliğiyle gönülleri cezbeden o güzelin, hüngür hüngür ağlaması haddinden aşınca.
- گریه چون از حد گذشت و های های ** زو که بیگریه بد او خود دل ربای
- O gözyaşı yağmurundan bir yıldırım zuhur etti, o naziri bulunmayan erin gönlüne bir kıvılcım sıçradı. 2420
- شد از آن باران یکی برقی پدید ** زد شراری در دل مرد وحید
- Adamın, güzel yüzüne kul olduğu dilber, kulluğa başlarsa hal ne olur, insan ne hale gelir?
- آن که بندهی روی خوبش بود مرد ** چون بود چون بندگی آغاز کرد
- Azametinden yüreğini oynatan, kibirinden seni tir tir titreten sevgili, gözünün önünde ağlamaya başlarsa ne hale girersin?
- آن که از کبرش دلت لرزان بود ** چون شوی چون پیش تو گریان شود
- Naz ve istiğnası ile can ve gönülleri kan haline getiren güzel, niyaza girişirse hal ne olur?
- آن که از نازش دل و جان خون بود ** چون که آید در نیاز او چون بود
- Cevrü cefası, bize tuzak olan dilber, özür dilemeye kalkışırsa biz ne mazeret bulabilir, ne söyleyebiliriz?
- آن که در جور و جفایش دام ماست ** عذر ما چه بود چو او در عذر خاست
- Züyyine linnâs, hükmünce Tanrı’nın insanlar için bezediği şeylerden halk, nasıl kurtulabilir? 2425
- زين للناس حق آراسته ست ** ز آن چه حق آراست چون دانند جست
- Tanrı; kadını erkeklere munis olmak üzere yarattı. Âdem nasıl olurda Havva’dan ayrılabilir?
- چون پی یسکن الیهاش آفرید ** کی تواند آدم از حوا برید
- Kişi yiğitlikte Zâloğlu Rüstem bile olsa Hamza’dan bile ileri geçse yine hükmetme hususunda karısının esiridir.
- رستم زال ار بود وز حمزه بیش ** هست در فرمان اسیر زال خویش
- Âdem sözlerinden âlemin sarhoş olduğu Muhammed bile “Kellimîni ya Humeyrâ” derdi.
- آن که عالم مست گفتش آمدی ** کلمینی یا حمیراء میزدی
- Gerçi zâhiren su, ateşten üstündür; fakat bir kaba konunca ateş, onu fıkır fıkır kaynatır.
- آب غالب شد بر آتش از نهیب ** آتشش جوشد چو باشد در حجاب
- İkisinin arasında bir tencere, bir çömlek oldu mu ateş, o suyu yok eder, hava haline getirir. 2430
- چون که دیگی حایل آید هر دو را ** نیست کرد آن آب را کردش هوا
- Görünüşte su nasıl ateşten üstünse, sen de kadından üstünsün; fakat hakikatte ona mağlûpsun, sen onu istemektesin.
- ظاهرا بر زن چو آب ار غالبی ** باطنا مغلوب و زن را طالبی
- Böyle bir hassa ancak Âdemoğlundadır. Çünkü insanda muhabbet vardır. Hayvanın muhabbeti azdır ve bu da onun nâkıs olmasından ileri gelmiştir.
- این چنین خاصیتی در آدمی است ** مهر حیوان را کم است آن از کمی است
- Kadınlar, akıllı kişiye galebe ederler, fakat cahil kişi onlara galip olur
- در بیان این خبر که انهن یغلبن العاقل و یغلبهن الجاهل
- Peygamber dedi ki: “Kadınlar; akıllı kişilere ehli dil olanlara fazlasıyla galip olurlar.
- گفت پیغمبر که زن بر عاقلان ** غالب آید سخت و بر صاحب دلان
- Fakat cahiller, kadına galebe ederler.” Çünkü onlar sert ve kaba muameleli olurlar.
- باز بر زن جاهلان چیره شوند ** ز آن که ایشان تند و بس خیره روند
- Onlarda acıma, lûtfetme, sevme azdır. Çünkü tabiatlarında, yaradılışlarında hayvanlık üstündür. 2435
- کم بودشان رقت و لطف و وداد ** ز آن که حیوانی است غالب بر نهاد
- Sevgi ve acıma, insanlık vasfıdır; hiddet ve şehvetse... hayvanlık vasfıdır.
- مهر و رقت وصف انسانی بود ** خشم و شهوت وصف حیوانی بود