English    Türkçe    فارسی   

1
2456-2480

  • Mûsâ’da, ben de aynı kapının kuluyuz. Fakat senin ormanında senin baltan işliyor; dalları senin baltan kesmektedir;
  • Bir dalı yetiştiriyor, öbürünü kesip atıyor.
  • Baltaya karşı dalın eli var mı? Ne gezer! Hiç dal baltanın elinden kurtulabilir mi?
  • Balta senindir, o kudret hakkı için kereminden bu eğrilikleri doğrult!”
  • Firavun yine kendi kendine “Ne şaşılacak şey! Ben bütün gece “Ey Rabbimiz” diye yalvarmıyor muyum? 2460
  • Yalnızken mütevazi bir hale geliyor, düzeliyorum. Neden Mûsâ’ya karşı öyle oluyorum?
  • Kalp altının rengi halis altından on derece daha parlak olsa ataşe karşı nasıl yüzü kara bir hale gelir!
  • Kalbim de kalıbım da onun hükmünde değil mi? Bir zaman, beni iç haline kor, bir zaman kabuk haline.
  • Bir zaman beni ay haline kor, bir zaman karartır. Tanrı’nın işi, bundan başka nedir ki?
  • Ekin ol der beni yeşertir. Çirkinleş der, sarartır. 2465
  • Varlığı emriyle yaratan Tanrı’nın çevgânları önünde mekân âleminde de koşup duruyoruz. Lâmekân âleminde de.
  • Renksizlik âlemi, renge esir olunca bir Mûsâ öbür Mûsâ ile savaşa düştü.
  • Renksizlik âlemine ulaşırsan Mûsâ ile Firavun’un karıştığı âleme erişirsin.
  • Bu nükte yüzünden hatırına “renk, nasıl olur da kıylü kalden kurtulur?
  • Şaşılacak şey... Bu renk, renksizlik âleminden zuhura geldiği halde, renksizlikle nasıl savaşa girişir? 2470
  • Mademki yağı su ile yoğurdular; yağ sudan oldu; su ile yağ neden birbirine zıt oldu?
  • Gül dikenden meydana meydana gelmiştir, diken de gülden... böyle olduğu halde niçin savaşa, maceralara düşmüşlerdi?.. gibi bir sual hatıra gelirse (bil ki bu)
  • Ya hakikatta savaş değildir, bir hikmet içindir, eşek satanların kavgaları gibi bir hiledir. Bir sanattır;
  • Yahut ne savaş ne hikmet...Hayretten ibarettir. Bu, viraneliktir, içinde define aramak gerek.
  • Sen define sandığın şey yüzünden, o vehminden defineyi kaybediyorsun. 2475
  • Sen vehmi de, tedbirleri, düşünceleri de mamure bil, mamur yerlerde define olmaz.
  • Mamur yerlerde varlık, didişmek olur. Yok olan, varlıklardan utanır, arlanır.
  • Varlık, yokluktan feryad etmemiştir. Yokluk, o varlığı, kendisinden uzaklaştırmış, gidermiştir.
  • “Ben yokluktan kaçıyorum” deme. Hakikatte o, senden yirmi kere daha fazla kaçmakta!
  • Görünüşte seni kendisine çağırmaktadır ama içinden seni reddetme sopasıyla sürmektedir. 2480