English    Türkçe    فارسی   

1
2464-2488

  • Bir zaman beni ay haline kor, bir zaman karartır. Tanrı’nın işi, bundan başka nedir ki?
  • Ekin ol der beni yeşertir. Çirkinleş der, sarartır. 2465
  • Varlığı emriyle yaratan Tanrı’nın çevgânları önünde mekân âleminde de koşup duruyoruz. Lâmekân âleminde de.
  • Renksizlik âlemi, renge esir olunca bir Mûsâ öbür Mûsâ ile savaşa düştü.
  • Renksizlik âlemine ulaşırsan Mûsâ ile Firavun’un karıştığı âleme erişirsin.
  • Bu nükte yüzünden hatırına “renk, nasıl olur da kıylü kalden kurtulur?
  • Şaşılacak şey... Bu renk, renksizlik âleminden zuhura geldiği halde, renksizlikle nasıl savaşa girişir? 2470
  • Mademki yağı su ile yoğurdular; yağ sudan oldu; su ile yağ neden birbirine zıt oldu?
  • Gül dikenden meydana meydana gelmiştir, diken de gülden... böyle olduğu halde niçin savaşa, maceralara düşmüşlerdi?.. gibi bir sual hatıra gelirse (bil ki bu)
  • Ya hakikatta savaş değildir, bir hikmet içindir, eşek satanların kavgaları gibi bir hiledir. Bir sanattır;
  • Yahut ne savaş ne hikmet...Hayretten ibarettir. Bu, viraneliktir, içinde define aramak gerek.
  • Sen define sandığın şey yüzünden, o vehminden defineyi kaybediyorsun. 2475
  • Sen vehmi de, tedbirleri, düşünceleri de mamure bil, mamur yerlerde define olmaz.
  • Mamur yerlerde varlık, didişmek olur. Yok olan, varlıklardan utanır, arlanır.
  • Varlık, yokluktan feryad etmemiştir. Yokluk, o varlığı, kendisinden uzaklaştırmış, gidermiştir.
  • “Ben yokluktan kaçıyorum” deme. Hakikatte o, senden yirmi kere daha fazla kaçmakta!
  • Görünüşte seni kendisine çağırmaktadır ama içinden seni reddetme sopasıyla sürmektedir. 2480
  • Bu işler, kovalayanı yanıltmak için ata çakılan ters nallardır; ey sâf kişi! Firavun’un, Mûsâ'dan nefretini, sen Mûsâ'dan bil.
  • ” Hasiret dünya vel âhire “ hükmünce şakilerin, iki cihanda da mahrumiyetlerinin sebebi
  • Tabiata inananlar; gök bir yumurtadır, yer de onun sarısı diye itikat etmişlerdir.
  • Birisi, “Bu yeryüzü, yeri kaplayan göğün ortasında nasıl duruyor?
  • Havaya asılmış bir kandil gibi ne aşağıya gitmekte, ne yukarı çıkmakta” dedi.
  • O hakîm, “Altı cihetten de göğün çekmesi yüzünden hava ortasında kalır. 2485
  • Mıknatıstan bir yuvarlak olsa ortasına konan demir, ortada kalır” diye cevap verdi.
  • Öteki hakîm de “Sâf gök, kara toprağı kendisine çekmez.
  • Onu altı taraftan da iter. Ondan dolayı da yeryüzü, kuvvetli yeller ortasında muallâkta kalmıştır” dedi.