English    Türkçe    فارسی   

1
2552-2576

  • Yine size nasihatler vermeye, şeker gibi temsiller getirmeye , sözler söylemeye başladım.
  • Şekerden taze süt çıkarıp balla şekeri sözlerime katmaya, size tatlı tatlı öğütler vermeye koyuldum.
  • O sözler, size zehir gibi tesir etti. Çünkü siz baştan aşağı zehir membaı, zehir madeniydiniz, zehirden ibarettiniz.
  • Nasıl gamlanayım ki gam baş aşağı yuvarlanıp gitti. Ey inatçı kavim! Gam sizdiniz. 2555
  • Gamın ölümüne ağlayıp feryat eden olur mu? Baştaki yara iyileşince bu yüzden saçını sakalını yolan bulunur mu?”
  • Salih, yüzünü kendine çevirip dedi ki: “Ey feryat eden, onlar feryat etmeye değmez!”
  • Ey Kur’an’ı doğru okuyan! Eğri okuma. Zâlim kavmin ardından nasıl yas tutayım?
  • Fakat yine gözünden, gönlünden yaşlar akmaya başladı. Onda sebepsiz bir merhamet hâsıl oldu.
  • Gözyaşı damarları (yağmur gibi) yağmaktaydı, kendisi de şaşırmıştı. Bu katralar, cömertlik ve kerem denizinin sebepsiz akan katralarıydı. 2560
  • O ağlarken aklı diyordu ki: “Bu ağlama neden? Seninle eğlenen o çeşit bir kavme ağlamak reva mı?
  • Neye ağlıyorsun, söyle. Yaptıkları işlere mi? O gidişleri kötü kin askerine mi?
  • Onların paslı karanlık gönüllerine mi, yılan gibi zehirli dillerine mi?
  • Onların Segsar’larınkine benzeyen nefes ve dişlerine mi? Akrep yatağı olan ağız ve gözlerine mi?
  • İnatlarına mı, alaylarına mı, kınamalarına mı? Şükret; bak, Tanrı onları nasıl hapsetti, helâk eyledi! 2565
  • Elleri eğri, ayakları eğri, gözleri eğri, bakışları eğri, savaşları eğri, öfkeleri eğri...
  • Onlar, geçmişleri taklit edip naklettikleri reylere uyduklarından bu akıl pîrinin başına ayak bastılar.
  • Birbirlerine görünmek ve duyulmak kaygısı ile hür ihtiyar olmadılar, kart eşek oldular.
  • Tanrı cehennemlikleri göstermek üzere dünyaya cennetten kullar getirdi...”
  • Tanrı iki deniz yarattı,birbirlerine kavuştukları halde aralarında bir perde vardır,birbirlerine karışmazlar“ âyetlerinin mânası
  • Cehennemlikler, cennetlikler bir dükkânda otururlar. Aralarında bir perde vardır, birbirlerine karışmazlar. 2570
  • Nâr ehliyle nur ehli, görünüşte karışıktır ama aralarında Kaf dağı çekilmiştir.
  • Bunlar, madende toprakla altının birbirine karışmasına benzerler. Toprakla altın karışıktır ama aralarında yüzlerce ova, yüzlerce konak var!
  • Bu, bir dizide hakikî inci ile yalancı incinin bir gecelik konuk gibi misafir olmasına benzer.
  • Denizin yarısı şeker gibi tatlı, lezzetli, rengi ay gibi parlak;
  • Diğer yarısı, yılan zehiri gibi acı,lezzetsiz, rengi de katran gibi kara. 2575
  • Cennetlikle cehennemlik olanlar da deniz gibi alttan üstten, dalgalanıp dururlar.