آن که بیهمت چه با همت شده ** و آن که با همت چه با نعمت شده
Yoksul, nasıl ihsana ve ihsan sahibine âşıksa ihsan sahibi de yoksula âşıktır. Yoksulun sabrı çoksa ihsan sahibi onun kapısına gelir. İhsan sahibinin sabrı fazlaysa yoksul, onun kapısına varır. Fakat yoksulun sabrı, kemalidir, ihsan sahibinin sabrı ise noksanı
در بیان آن که چنان که گدا عاشق کرم است و عاشق کریم، کرم کریم هم عاشق گداست اگر گدا را صبر بیش بود کریم بر در او آید و اگر کریم را صبر بیش بود گدا بر در او آید اما صبر گدا کمال گداست و صبر کریم نقصان اوست
Kapıdan ses gelmekteydi: Ey istekli, gel! Cömertlik, yoksul gibi, yoksullara muhtaçtır.
بانگ میآمد که ای طالب بیا ** جود محتاج گدایان چون گدا
Cilalı ve tozsuz ayna arayan güzeller gibi cömertlik de yoksul ve zayıf kişileri arar.2745
Güzellerin yüzü ayna ile güzelleşir. Onlar aynaya bakıp bezenirler. İhsan ve keremin yüzü de yoksula bakmakla görünür.
روی خوبان ز آینه زیبا شود ** روی احسان از گدا پیدا شود
Bundan dolayı Hak “Vedduhâ” sûresinde “ Ey Muhammed, yoksula bağırma” buyurdu.
پس از این فرمود حق در و الضحی ** بانگ کم زن ای محمد بر گدا
Mademki yoksul, cömertliğin aynasıdır, iyi bil ki ağızdan çıkan nefes aynayı buğulandırır.
چون گدا آیینهی جود است هان ** دم بود بر روی آیینه زیان
Tanrı’nın bir çeşit cömertliği, yoksulları meydana çıkarır, bir başka cömertliği de onlara bol bol ihsanda bulunur.
آن یکی جودش گدا آرد پدید ** و آن دگر بخشد گدایان را مزید
Şu halde yoksullar, Tanrı cömertliği aynalarıdır. Hak ile Hak olan ve varlıktan tamamı ile geçen hakikî yoksullarsa mutlak nur olmuşlardır.2750
پس گدایان آیت جود حقاند ** و آن که با حقند جود مطلقاند
Bu iki çeşit yoksuldan başkaları (yani varlığı olmayanlarla varlıktan geçenlerden başkaları) esasen ölüdür. Bu çeşit adam bu kapıda değildir, perdedeki, nakıştan, suretten ibarettir.
و آن که جز این دوست او خود مردهای است ** او بر این در نیست نقش پردهای است
Tanrı’ya muhtaç ve susamış kişiyle Tanrı’ya ait bir şeye sahip olmayan ve ondan başkasını dileyen kişi arasındaki fark
فرق میان آن که درویش است به خدا و تشنهی خدا و میان آن که درویش است از خدا و تشنهی غیر است
O kişi, yoksulun resmidir, canı yoktur, ekmek yemez. Köpek resmine kemik atma.
نقش درویش است او نی اهل نان ** نقش سگ را تو مینداز استخوان
O, Tanrı fakiri değil, lokma fakiridir. Ölü resmin önüne yemek tabağını koyma.
فقر لقمه دارد او نی فقر حق ** پیش نقش مردهای کم نه طبق
Ekmek yoksulu, karada balıktır. Şekli balık şeklidir ama denizden ürküp kaçar.
ماهی خاکی بود درویش نان ** شکل ماهی لیک از دریا رمان
O evde beslenen kuştur, havada uçan Sîmurg değil. Nefis şeyler yiyip içer, gıdası Hak’tan değildir.2755
مرغ خانه ست او نه سیمرغ هوا ** لوت نوشد او ننوشد از خدا
Yemek, içmek için Tanrı âşığıdır; canı güzelliğe âşık değildir.
عاشق حق است او بهر نوال ** نیست جانش عاشق حسن و جمال
Tanrının zatına âşık olduğunu vehmetse bile sevdiği zat değildir; vehmi, esma ve sıfâtın verdiği vehimdir.
گر توهم میکند او عشق ذات ** ذات نبود وهم اسما و صفات
Vehim; vasıflardan, hadlerden doğar. Hak ise doğmamıştır, doğurmaz.
وهم مخلوق است و مولود آمده ست ** حق نزاییده ست او لم یولد است
Kendi tasvir ettiği şeye, kendi vehmine aşık olan kişi, nereden nimet ve ihsan sahibi Tanrı âşıklarından olacak?
عاشق تصویر و وهم خویشتن ** کی بود از عاشقان ذو المنن
O vehme âşık olan, doğrucuysa mecazi sevgisi, kendisini nihayet hakikate çeker, götürür.2760
عاشق آن وهم اگر صادق بود ** آن مجاز او حقیقت کش شود
Bu sözü iyice anlatmak, açmak lâzım; fakat eski düşüncelilerden, onların köhne anlayışlarından korkuyorum.
شرح میخواهد بیان این سخن ** لیک میترسم ز افهام کهن
Kısa görüşlü köhne anlayışlar, fikre yüz türlü kötü hayaller getirirler.
فهمهای کهنهی کوته نظر ** صد خیال بد در آرد در فکر