English    Türkçe    فارسی   

1
2761-2785

  • Bu sözü iyice anlatmak, açmak lâzım; fakat eski düşüncelilerden, onların köhne anlayışlarından korkuyorum.
  • Kısa görüşlü köhne anlayışlar, fikre yüz türlü kötü hayaller getirirler.
  • Herkesin doğru işitmeye kudreti yoktur. Her kuşcağız, bir inciri bütün olarak yutamaz.
  • Hele ölmüş, çürümüş, hayallere dalmış kör bir kuş olursa...
  • Balık resmine ister deniz olmuş, ister toprak. Kara yüzlüye ha sabun, ha kara boya! 2765
  • Kâğıda gamlı bir adam resmi yaparsan o resmin ne gamla alışverişi vardır, ne neşeyle.
  • Resim, görünüşte gamlıdır ama, kendisi gamla alâkasızdır. Görünüşte gülen bir resmin de neşeyle münasebeti yoktur.
  • Gönülde bir haletten başka bir şey olmayan bu dünya gamı bu dünya neşesi; hakiki neşeye hakiki gama nispetle resimden ibarettir.
  • Resmin mütebessim bir surette olması senin içindir ki, o resim sayesinde mânanın doğrulur.
  • Bu hamamlardaki resimler camekânın dışından bakılırsa elbiseler gibidir; cansız, hareketsiz durup durmaktadırlar. 2770
  • Sen, ancak dışardan elbiseleri görürsün. Elbiseni çıkar, soyun da bir içeriye gir arkadaş!
  • Çünkü elbiseyle içeriye yol yoktur. Ten elbiseden, elbise de tenden haberdar değildir.
  • Halife adamlarının bedeviyi ağırlamak üzere karşılamaları ve armağanını kabul etmeleri
  • O bedevi Arap uzak çöllerden Hilâfet Şehrinin kapısına vardı.
  • Kapıcılar, bedeviyi karşılayıp üstüne lûtuf gülsuyunu serptiler.
  • Bedevi söylemeden ihtiyacını, dileğini anladılar. Zaten onların işi istetmeden ihsan etmekti. 2775
  • Ona “Ey Arab’ın en asili, en yücesi! Hangi diyardansın, yolla, yol yorgunluğuyla nasılsın?” dediler.
  • Bedevi dedi ki: “Eğer bana yüz verirseniz asîlim, yüceyim. Fakat ardınıza atar mühimsemezseniz ne asaletim var ne yüzüm!
  • Ey yüzlerinde ululuk nişanesi olanlar, ey şevketleri Câferi altından daha hoş kişiler!
  • Sizi bir kerecik görmek, sizinle bir kerecik buluşmak, yüzlerce kişileri görmeye, yüzlerce güzellerle buluşmaya bedeldir. Sizi görmek için mal, mülk, servet... hepsi feda olsun!
  • Ey Tanrı nuruyla bakanlar, bu dereceye erişmiş olanlar, padişahlar padişahının ahlâkıyla ahlâklanmış kişiler! 2780
  • Kimya gibi olan bakışı nızla bakıra benzer insanlara bakar, onları altın haline getirirsiniz.
  • Ben garibim, padişahın lûtfunu umarak çöllerden geldim.
  • Onun lûtfunun kokusu çölleri tuttu, kum zerrelerini kapladı, o zerreler bile lûtfiyle canlandı.
  • Buralara kadar paraya kavuşmak için gelmiştim, fakat ulaşınca sizin yüzünüzden sarhoş oldum.
  • Birisi, ekmek almak için ekmekçi dükkânına koştu, fakat ekmekçinin güzelliğini görünce canını verdi. 2785