- Padişah bir havuza benzer. Maiyetini de lüleler gibi bil. Su, göllere lülelerden akar.
- شه چو حوضی دان حشم چون لولهها ** آب از لوله روان در کولهها
- Lülelerden akan suların hepsi, tertemiz bir havuzdan geldiği için her lüle, zevkli ve tatlı su akıtır.
- چون که آب جمله از حوضی است پاک ** هر یکی آبی دهد خوش ذوقناک
- Eğer havuzdaki su tuzlu ve pis olursa her lüleden aynı su akar.
- ور در آن حوض آب شور است و پلید ** هر یکی لوله همان آرد پدید
- Çünkü her lüle havuza muttasıldır. Sen bu sözün mânasına iyice dal, adamakıllı dikkat et, düşün!
- ز آن که پیوسته ست هر لوله به حوض ** خوض کن در معنی این حرف خوض
- Yurdu olmayan padişahlar padişahı can da, bak, bütün bedene nasıl tesir etmiştir. 2825
- لطف شاهنشاه جان بیوطن ** چون اثر کرده ست اندر کل تن
- Tabiatı, soyu sopu hoş aklın lûtfu da, bak, bütün bedeni nasıl müeddep bir hale getiriyor.
- لطف عقل خوش نهاد خوش نسب ** چون همه تن را در آرد در ادب
- Kararı, sükûnu olmayan şuh ve şen aşk da bütün bedeni nasıl cünuna sürüklüyor?
- عشق شنگ بیقرار بیسکون ** چون در آرد کل تن را در جنون
- Kevser gibi olan deniz suyunun letafeti yüzünden dibindeki ateş parçalarının hemen hepsi inci ve mücevherdir.
- لطف آب بحر کاو چون کوثر است ** سنگ ریزهش جمله در و گوهر است
- Usta hangi hünerde tanınmışsa, hangi hünerle şöhret bulmuşsa çırağı da o hünerde ilerler ,o hünerde meşhur olur.
- هر هنر که استا بدان معروف شد ** جان شاگردان بدان موصوف شد
- Usul ilmini bilen üstadın yanında zihni çevik, istidatlı talebe usul okur; 2830
- پیش استاد اصولی هم اصول ** خواند آن شاگرد چست با حصول
- Fakîh üstadın yanında da usul okumaz, fıkıh tahsil eder.
- پیش استاد فقیه آن فقه خوان ** فقه خواند نی اصول اندر بیان
- Nahiv üstadının talebesi nahiv üstadı olur.
- پیش استادی که او نحوی بود ** جان شاگردش از او نحوی شود
- Hakikat yolunda mahvolan üstadın talebesi ise üstadının sayesinde padişahta mahvolur, yokluğa erişir.
- باز استادی که او محو ره است ** جان شاگردش از او محو شه است
- Ölüm günü bütün bu bilgiler içinde işe yarayan ve yol azığı olanı da yokluk bilgisidir.
- زین همه انواع دانش روز مرگ ** دانش فقر است ساز راه و برگ
- Nahivciyle gemici hikâyesi
- حکایت ماجرای نحوی و کشتیبان
- Bir nahiv âlimi, gemiye binmişti. O kendini beğenmiş âlim, yüzünü gemiciye dönüp, 2835
- آن یکی نحوی به کشتی درنشست ** رو به کشتیبان نهاد آن خود پرست
- “Sen hiç nahiv okudun mu?” demişti. Gemici “hayır” deyince demişti ki : “Yarı ömrün hiçe gitti.”
- گفت هیچ از نحو خواندی گفت لا ** گفت نیم عمر تو شد در فنا
- Gemici bu söze kızdı, gönlü kırıldı. Fakat susup derhal cevap vermedi.
- دل شکسته گشت کشتیبان ز تاب ** لیک آن دم کرد خامش از جواب
- Derken rüzgâr gemiyi bir girdaba düşürdü. Gemici, o nahiv âlimine bağırdı:
- باد کشتی را به گردابی فگند ** گفت کشتیبان به آن نحوی بلند
- “ Yüzmeyi bilir misin, söyle!” Nahivci “Bilmem bende yüzgeçlik arama”
- هیچ دانی آشنا کردن بگو ** گفت نی ای خوش جواب خوب رو
- Deyince “Nahiv âlimi, bütün ömrün hiçe gitti. Çünkü gemi bu girdapta batacak. 2840
- گفت کل عمرت ای نحوی فناست ** ز آن که کشتی غرق این گردابهاست
- İyi bil burada mahiv bilgisi lâzım, nahiv bilgisi değil. Eğer mahiv bilgisini biliyorsan tehlikesizce denize dal!
- محو میباید نه نحو اینجا بدان ** گر تو محوی بیخطر در آب ران
- Deniz suyu, ölüyü başında taşır. Fakat denize düşen adam diri olursa nerede kurtulacak?
- آب دریا مرده را بر سر نهد ** ور بود زنده ز دریا کی رهد
- Sen de eğer beşeriyet vasıflarından öldünse hakikat sırları denizi, seni başının üstüne kor.
- چون بمردی تو ز اوصاف بشر ** بحر اسرارت نهد بر فرق سر
- Ey âlim, sen halka eşek diyorsun ama şimdi sen, eşek gibi buz üstünde kalakaldın.
- ای که خلقان را تو خر میخواندهای ** این زمان چون خر بر این یخ ماندهای
- İstersen dünyada zamanın allâmesi ol, hele şimdicik dünyanın yokluğunu da gör, zamanın yokluğunu da!” dedi. 2845
- گر تو علامهی زمانی در جهان ** نک فنای این جهان بین وین زمان