- Bir Pîr ele geçirdin mi hemen teslim ol; Mûsâ gibi Hızır’ın hükmüne girip yürü.
- چون گرفتت پیر هین تسلیم شو ** همچو موسی زیر حکم خضر رو
- Ey münafıklık nedir, bilmeyen! Hızır’ın yaptığı işlere sabret ki Hızır” Haydi git, ayrılık geldi” demesin. 2970
- صبر کن بر کار خضری بینفاق ** تا نگوید خضر رو هذا فراق
- Gemiyi kırarsa ses çıkarma; çocuğu öldürürse saçını başını yolma.
- گر چه کشتی بشکند تو دم مزن ** گر چه طفلی را کشد تو مو مکن
- Mademki Hak, onun eline “kendi elimdir” dedi; “Yedullahi fevka eydîhim” hükmünü verdi;
- دست او را حق چو دست خویش خواند ** تا يد الله فوق أيدیهم براند
- Şu halde Tanrı eli, onu öldürse de yine diriltir. Hattâ diriltmek nedir ki? Ona ebedî hayat verir.
- دست حق میراندش زندهش کند ** زنده چه بود جان پایندهش کند
- Bu yolu, nadir olarak yapayalnız aşan bile yine Pîrlerin himmetiyle aşmış, varacağı yere onların sayesinde ulaşmıştır.
- هر که تنها نادرا این ره برید ** هم به عون همت پیران رسید
- Pîrin eli, kısa değildir, gaiptekilere de erişir. Onun eli, Tanrı kabzasından başka bir şey değildir ki. 2975
- دست پیر از غایبان کوتاه نیست ** دست او جز قبضهی الله نیست
- Gaipte bulunanlara böyle bir hil’ati verirlerse huzurda bulunanlar şüphesiz gaiptekilerden daha iyidir.
- غایبان را چون چنین خلعت دهند ** حاضران از غایبان لا شک بهند
- Gaiptekileri bile doyururlar, onlara bile ihsan ederlerse artık konuğun önüne ne nimetler koymazlar?
- غایبان را چون نواله میدهند ** پیش مهمان تا چه نعمتها نهند
- Huzurlarında hizmet kemeri bağlanan nerede, kapı dışında bulunan nerede?
- کو کسی که پیش شه بندد کمر ** تا کسی که هست بیرون سوی در
- Pîri seçip ona teslim oldun mu, nazik ve tahammülsüz olma; balçık gibi gevşek ve sölpük bir halde bulunma.
- چون گزیدی پیر نازک دل مباش ** سست و ریزیده چو آب و گل مباش
- Her zahmete, her meşakkate kızar, kinlenirsen cilâlanmadan nasıl ayna olacaksın?” 2980
- گر بهر زخمی تو پر کینه شوی ** پس کجا بیصیقل آیینه شوی
- Vücuduna aslan resmi döğdürmek isteyen, fakat iğne acısından dolayı pişman olan Kazvinlinin hikâyesi
- کبودی زدن قزوینی بر شانگاه صورت شیر و پشیمان شدن او به سبب زخم سوزن
- Rivayetçiden şu hikâyeyi de dinle: Kazvinlilerin âdetleridir;
- این حکایت بشنو از صاحب بیان ** در طریق و عادت قزوینیان
- Vücutlarına, kol ve omuzlarına, kendilerine zarar vermeksizin iğne ile mavi dövmeler dövdürürler.
- بر تن و دست و کتفها بیگزند ** از سر سوزن کبودیها زنند
- Bir Kavzinli, tellâğın yanına gidip “Bana bir döğme yap; fakat canımı acıtma” dedi.
- سوی دلاکی بشد قزوینیی ** که کبودم زن بکن شیرینیی
- Tellâk “ Söyle yiğidim; ne resmi döveyim?” diye sorunca “ bir kükremiş aslan resmi döv” dedi;
- گفت چه صورت زنم ای پهلوان ** گفت بر زن صورت شیر ژیان
- “Talihim aslandır, onun için aslan resmi olsun. Gayret et, dövmeyi adamakıllı yap!” 2985
- طالعم شیر است نقش شیر زن ** جهد کن رنگ کبودی سیر زن
- Tellak “Vücudunun neresine döveyim?” dedi. Kavzinli “ İki omzumun arasına”” dedi.
- گفت بر چه موضعت صورت زنم ** گفت بر شانهگهم زن آن رقم
- Tellak, iğneyi saplamaya başlayınca yiğidin sırtı acımaya başlayıp,
- چون که او سوزن فرو بردن گرفت ** درد آن در شانگه مسکن گرفت
- “ Aman usta, beni öldürdün gitti. Ne yapıyorsun?”diye bağırdı.
- پهلوان در ناله آمد کای سنی ** مر مرا کشتی چه صورت میزنی
- Usta “ Aslan yap dedin ya” dedi. Kazvinli sordu:” Neresinden başladın?
- گفت آخر شیر فرمودی مرا ** گفت از چه عضو کردی ابتدا
- Usta “ Kuyruğundan” dedi. Kazvinli dedi ki:” Aman iki gözüm, bırak kuyruğunu. 2990
- گفت از دمگاه آغازیدهام ** گفت دم بگذار ای دو دیدهام
- Aslanın kuyruğu ile kuyruk sokumum sızladı, nefesim kesildi, boğazım tıkandı.
- از دم و دمگاه شیرم دم گرفت ** دمگه او دمگهم محکم گرفت
- Aslan, varsın kuyruksuz olsun. İğne yarasından yüreğime fenalık geldi, bayılacağım.”
- شیر بیدم باش گو ای شیر ساز ** که دلم سستی گرفت از زخم گاز
- Usta, “Kavzinliyi kayırmadan, merhametsizce aslanın bir başka tarafını dövmeye başladı.
- جانب دیگر گرفت آن شخص زخم ** بیمحابا بیمواسا بیز رحم