- Tavşan da lûtuf ve kerem sahibi padişahın akşam yemeğidir.”
- و آن دگر خرگوش بهر شام هم ** شب چرهی این شاه با لطف و کرم
- Aslan “Tilki, adaleti parlattın, apaydın bir hale getirdin. Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin?
- گفت ای روبه تو عدل افروختی ** این چنین قسمت ز کی آموختی
- Ey ulu kişi! Bu pay edişi nereden belledin? “ deyince Tilki dedi ki “Padişahım , kurdun halinden!”
- از کجا آموختی این ای بزرگ ** گفت ای شاه جهان از حال گرگ
- Bunun üzerine aslan “ Mademki sen bizim aşkımıza kendini rehin ettin; üçü de senin olsun, üçünü de al, git. 3110
- گفت چون در عشق ما گشتی گرو ** هر سه را برگیر و بستان و برو
- Ey tilki, sen baştanbaşa bizim oldun, seni nasıl incitebilirim? Mademki sen, biz oldun;
- روبها چون جملگی ما را شدی ** چونت آزاریم چون تو ما شدی
- Biz de seniniz, bütün avlar da. Ayağını yedinci kat göğün üstüne bas, yüksel.
- ما ترا و جمله اشکاران ترا ** پای بر گردون هفتم نه بر آ
- Alçak kurttan ibret aldığın için artık sen, tilki değilsin, benim aslanımsın” dedi.
- چون گرفتی عبرت از گرگ دنی ** پس تو روبه نیستی شیر منی
- Akıllı o kişidir ki çekinilen belâda dostların ölümünden ibret alır.
- عاقل آن باشد که عبرت گیرد از ** مرگ یاران در بلای محترز
- O zaman tilki “ Aslan, bana bunu kurttan sonra teklif etti” diye yüzlerce şükürde bulundu. 3115
- روبه آن دم بر زبان صد شکر راند ** که مرا شیر از پی آن گرگ خواند
- “ Eğer önce bana, bunu pay et, diye teklif etseydi, ondan canımı kurtarmama imkân mı vardı? “ diye şükürler etti.
- گر مرا اول بفرمودی که تو ** بخش کن این را که بردی جان از او
- Şu halde bizden de Tanrı’ya şükürler olsun ki, bizi ancak helâk olanlardan sonra dünyaya getirdi.
- پس سپاس او را که ما را در جهان ** کرد پیدا از پس پیشینیان
- Bu suretle Hakk’ın, geçmiş zamanlarda gelip geçen kavimleri nasıl helâk ettiğini duyduk.
- تا شنیدیم آن سیاستهای حق ** بر قرون ماضیه اندر سبق
- Nihayet, o önce gelip geçen kurtların halini duyup da tilki gibi kendimizi koruyabiliriz.
- تا که ما از حال آن گرگان پیش ** همچو روبه پاس خود داریم بیش
- İşte Tanrı’nın o Hak Peygamberi, o sözü doğru peygamber, bize bu yüzden “Acınmış ümmet” adını taktı. 3120
- امت مرحومه زین رو خواندمان ** آن رسول حق و صادق در بیان
- Ey ulular, o kurtların kemiklerini, tüylerini apaçık görün de bu halden ibret alın!
- استخوان و پشم آن گرگان عیان ** بنگرید و پند گیرید ای مهان
- Akıllı, bu varlığı, bu kibir ve gururu terkeder; çünkü Firavun’un halini hatıra getirir.
- عاقل از سر بنهد این هستی و باد ** چون شنید انجام فرعونان و عاد
- Eğer ululanmayı bırakmaz, ibret almazsa onun azgınlığından başkaları ibret alır!
- ور بننهد دیگران از حال او ** عبرتی گیرند از اضلال او
- Nuh’un kavmini, “Benimle uğraşmayın. Çünkü ben, Tanrı’nın hicabıyım. Ey ziyankâr merdutlar, hakikatte Tanrı ile uğraşıyorsunuz” diye tehdit etmesi
- تهدید کردن نوح علیه السلام مر قوم را که با من مپیچید که من رو پوشم در میان پس به حقیقت با خدای میپیچید ای مخذولان
- Nuh “Ey serkeşler! Ben, ben değilim. Ben, canımdan öldüm, varlığımı terk ettim. Tanrı ile diriyim.
- گفت نوح ای سرکشان من من نیام ** من ز جان مرده به جانان میزیام
- İnsanlık duygularımı değiştirdiğim için Tanrı bana duyuş, anlayış, görüş oldu. 3125
- چون بمردم از حواس بو البشر ** حق مرا شد سمع و ادراک و بصر
- Çünkü ben, ben değilim. Bu nefes ondandır. Bu sözün karşısında söz söyleyen, inkârda bulunan kâfirdir” dedi.
- چون که من من نیستم این دم ز هوست ** پیش این دم هر که دم زد کافر اوست
- Bu tilki suretinde aslan gizlidir. Bu tilkinin bulunduğu yerde yiğitlik taslamağa gelmez.
- هست اندر نقش این روباه شیر ** سوی این روبه نشاید شد دلیر
- Sûretine bakıp aslan olduğuna inanmıyorsan ondan aslan kükreyişini de duymuyor musun?
- گر ز روی صورتش مینگروی ** غرهی شیران از او مینشنوی
- Nuh’ta Tanrı’dan bir kudret yoktu da bütün dünyayı neden birbirine vurdu?
- گر نبودی نوح را از حق یدی ** پس جهانی را چرا بر هم زدی
- Bir vücutta yüz binlerce aslan vardı. O, ateş gibiydi, âlemse bir harman. 3130
- صد هزاران شیر بود او در تنی ** او چو آتش بود و عالم خرمنی
- Harman, onun onda bir hakkını gözetmeyince o da harmana böyle bir şûleyi saldı, yakıp kül etti.
- چون که خرمن پاس عشر او نداشت ** او چنان شعله بر آن خرمن گماشت