English    Türkçe    فارسی   

1
3193-3217

  • ”Sana getirmek için ne kadar armağan aradıysam hiçbir şeyi beğenmedim, lâyık görmedim.
  • گفت من چند ارمغان جستم ترا ** ارمغانی در نظر نامد مرا
  • Bir habbeyi alıp da madene, bir katrayı alıp da ummana nasıl götürebilirim?
  • حبه‌‌ای را جانب کان چون برم ** قطره‌‌ای را سوی عمان چون برم‌‌
  • Sana gönül ve can bile getirsem Kirman’a kimyon götürmüş sayılırım. 3195
  • زیره را من سوی کرمان آورم ** گر به پیش تو دل و جان آورم‌‌
  • Senin, misli olmayan güzelliğinden başka bir tohum yoktur ki bu ambarda olmasın.
  • نیست تخمی کاندر این انبار نیست ** غیر حسن تو که آن را یار نیست‌‌
  • Sana gönül nuru gibi bir ayna getirmeyi lâyık gördüm.
  • لایق آن دیدم که من آیینه‌‌ای ** پیش تو آرم چو نور سینه‌‌ای‌‌
  • Ey güneş gibi gökyüzünün ışığı olan güzel! Ona baktıkça kendi güzel yüzünü görürsün.
  • تا ببینی روی خوب خود در آن ** ای تو چون خورشید شمع آسمان‌‌
  • Gözümün nuru, sana ayna getirdim, ona bakıp yüzünü gördükçe beni hatırlarsın” dedi.
  • آینه آوردمت ای روشنی ** تا چو بینی روی خود یادم کنی‌‌
  • Koynundan aynayı çıkarıp sundu. Güzeller, aynayla meşgul olurlar. 3200
  • آینه بیرون کشید او از بغل ** خوب را آیینه باشد مشتغل‌‌
  • Varlığın aynası nedir? Yokluk. Ahmak değilsen yokluğu ihtiyar et.
  • آینه‌‌ی هستی چه باشد نیستی ** نیستی بر گر تو ابله نیستی‌‌
  • Varlık, yoklukta görünebilir. Zenginler, yoksula cömertlik edebilirler.
  • هستی اندر نیستی بتوان نمود ** مال داران بر فقیر آرند جود
  • Ekmeğin saf aynası açtır; kav da çakmak taşının aynasıdır.
  • آینه‌‌ی صافی نان خود گرسنه ست ** سوخته هم آینه‌‌ی آتش زنه ست‌‌
  • Bir yerde yokluk ve noksan oldu mu...bu, bütün sanatların güzelliğine aynadır.
  • نیستی و نقص هر جایی که خاست ** آینه‌‌ی خوبی جمله‌‌ی پیشه‌‌هاست‌‌
  • Elbise biçilmiş, dikilmiş olursa terzinin mahareti görünebilir mi? 3205
  • چون که جامه چست و دوزیده بود ** مظهر فرهنگ درزی چون شود
  • Budaklar yontulmamış olmalı ki marangoz onu yontsun, rendelesin... Ondan asla, yahut fer’e ait bir şey yapsın.
  • ناتراشیده همی‌‌باید جذوع ** تا دروگر اصل سازد یا فروع‌‌
  • Usta kırıkçı nerede ayağı kırılmış varsa oraya gider.
  • خواجه‌‌ی اشکسته بند آن جا رود ** که در آن جا پای اشکسته بود
  • Hasta ve arık kişi olmazsa tıp sanatının güzelliği nasıl görünür?
  • کی شود چون نیست رنجور نزار ** آن جمال صنعت طب آشکار
  • Ey ulu kişi! Bakırların bayalığı, aşağılığı olmasa kimya nasıl olur da zuhur eder?
  • خواری و دونی مسها بر ملا ** گر نباشد کی نماید کیمیا
  • Noksanlar, kemal vasfının aynasıdır. O horluk, yücelik ve ululuğa aynadır. 3210
  • نقصها آیینه‌‌ی وصف کمال ** و آن حقارت آینه‌‌ی عز و جلال‌‌
  • Çünkü yakinen zıt, zıddı gösterir. Ondan dolayı bal, sirke ile görünür, (sirkengebin olur)
  • ز آن که ضد را ضد کند پیدا یقین ** ز آن که با سرکه پدید است انگبین‌‌
  • Kim, kendi noksanını görüp anlarsa yedeğinde dokuz at olduğu halde tekemmül yolunda koşar.
  • هر که نقص خویش را دید و شناخت ** اندر استکمال خود ده اسبه تاخت‌‌
  • Kendisini kâmil sanan, ululuk sahibi Tanrı’nın yolunda uçamaz.
  • ز آن نمی‌‌پرد به سوی ذو الجلال ** کاو گمانی می‌‌برد خود را کمال‌‌
  • Ey mağrur ve sapık! Canında kendini kâmil sanmaktan daha beter bir illet olamaz.
  • علتی بدتر ز پندار کمال ** نیست اندر جان تو ای ذو دلال‌‌
  • Senden bu kendini beğenme defoluncaya kadar gönlünden de çok kan akar, gözünden de! 3215
  • از دل و از دیده‌‌ات بس خون رود ** تا ز تو این معجبی بیرون رود
  • İblis’in illeti “Ben, Âdem’den hayırlıyım” demesiydi. Bu hastalık, her mahlûkta vardır.
  • علت ابلیس انا خیری بده ست ** وین مرض در نفس هر مخلوق هست‌‌
  • Bu hastalığa müptelâ olan, kendisini hor görse bile sen onu, altında pislik olan sâf su bil!
  • گر چه خود را بس شکسته بیند او ** آب صافی دان و سرگین زیر جو