English    Türkçe    فارسی   

1
3224-3248

  • O sinekler; senin düşüncelerin, mallarındır; yaran da ahvalindeki zulmet!
  • Eğer o yaraya pîr merhem korsa o zaman derdin iyileşir, feryat ve figanın kesilir. 3225
  • Yara sahibi, merhem konunca sıhhat buldum sanır. Halbuki hakikatte oraya merhemin ışığı vurmuştur.
  • Kendine gel, ey sırtı yaralı, merhemden baş çekme; iyileşince de kendi kendime iyileştim deme, sıhhati merhemden bil!
  • Vahiy kâtibine vahyin ışığı urunca âyeti Peygamber Aleyhisselâm’dan önce okuması ve “Bana da vahiy geliyor” diyerek dininden dönmesi
  • Osman’dan önce bir kâtip vardı. Vahyi yazmağa gayret ederdi.
  • Peygamber, kendisine vahyedilen âyetleri söyledi mi o, hemen kâğıda yazardı.
  • Vahyin ışığı, kâtibe vurunca, gönlüne bazı hikmetler doğardı. 3230
  • Peygamber de onun içine doğanları aynen söylerdi. O herzevekil, bu kadarcık bir şeyden azdı. Yoldan çıkıp.
  • ”Tanrıdan nur alan Peygamber, ne söylüyorsa o söylediği şey, benim gönlümde, o hakikat benim de gönlüme doğmakta” dedi.
  • Düşüncesinin ışığı, Peygambere vurdu, kâtibin canına Tanrı’nın kahrı gelip çattı.
  • Hem kâtiplikten çıktı, hem dinden. Kinlenip Mustafa’ya ve dine düşman oldu.
  • Mustafa “ Ey inatçı kâfir! Nur, sendense niçin şimdi kapkara kesildin? 3235
  • Eğer Tanrı ırmağının kaynağı olsaydın böyle bir kara suyun bendini açmaz, akıtmazdın” dedi.
  • Şunun, bunun yanında namusum bir paralık olmasın düşüncesi, ağzını bağladı.
  • Bu yüzden içten yanıp yakılıyordu. Fakat şaşılacak şey şurası ki tövbe de edemiyordu.
  • Ah ediyordu, fakat ah etmesi faydasız. Kılıç gelmiş, kelleyi uçurmuştu.
  • Tanrı, namusu, ar ve hayayı yüz batman ağırlığında bir demir yapmıştır. Nice kişiler, görünmez bağlarla bağlanıp kalmıştır! 3240
  • Kibir ve kâfirlik, o yolu, o kadar bağlamıştır ki kibir ve küfür sahibi, açıkça ah edemez bile!
  • Tanrı “Onların boyunlarına zincirler vurduk, başlarını yukarı kaldırmışlardır, indiremezler “ dedi. Bu zincirler, bizden dışarıda değil.
  • “Önlerine, artlarına mânialar koyduk, gözlerini perdeleyip örttük” buyurdu. Fakat bu hale uğrayan, önündeki, ardındaki mâniaya görmez.
  • O dikilen mânianın çetinliği görünmez. Çünkü o kişi, kaza ve kaderin tesiriyle kurulduğunu bilmez.
  • Senin sevgilin, asıl sevgilinin yüzünü örtmekte...mürşidin, asıl mürşidin, sözünü dinlemene mâni olmaktadır. 3245
  • Nice kâfirler vardır ki din sevdasındadırlar. Fakat namus, kibir, şu bu; onların mâniaları, halleridir.
  • Bu, gizli bir bağdır ama demirden beter. Demir bağı, ancak balta kırar...
  • Demir bağı kırmak, kaldırmak ne de olsa yine mümkündür. Fakat gayptan bağlanan bağa kimse çare bulamaz.