- Şişe birdi onun gözüne iki göründü. Şişeyi kırınca ne o şişe kaldı, ne öbürü!
- چون یکی بشکست هر دو شد ز چشم ** مردم احول گردد از میلان و خشم
- Hiddet ve şehvet insanı şaşı yapar; doğruluktan ayırır.
- خشم و شهوت مرد را احول کند ** ز استقامت روح را مبدل کند
- Garez gelince hüner örtülür. Gönülden, göze, yüzlerce perde iner.
- چون غرض آمد هنر پوشیده شد ** صد حجاب از دل به سوی دیده شد
- Kadı kalben rüşvet almaya karar verince zalimi, ağlayıp inleyen mazlumdan nasıl ayırt edebilir? 335
- چون دهد قاضی به دل رشوت قرار ** کی شناسد ظالم از مظلوم زار
- Padişah, Yahudice kininden dolayı öyle bir şaşı oldu ki aman Ya Rabbi, aman!
- شاه از حقد جهودانه چنان ** گشت احول کالامان یا رب امان
- Musa dininin koruyucusuyum, arkasıyım diye yüz binlerce mazlum mümin öldürttü.
- صد هزاران مومن مظلوم کشت ** که پناهم دین موسی را و پشت
- Vezirin padişaha hile öğretmesi
- آموختن وزیر مکر پادشاه را
- Padişahın öyle yol vurucu, öyle hilekâr bir veziri vardı ki hile ile suyu bile düğümlerdi.
- او وزیری داشت گبر و عشوهده ** کاو بر آب از مکر بر بستی گره
- Dedi ki: “Hıristiyanlar, canlarını korurlar ve dinlerini padişahtan gizlerler.
- گفت ترسایان پناه جان کنند ** دین خود را از ملک پنهان کنند
- Onları az öldür, çünkü öldürmede fayda yok, Dinin kokusu çıkmaz; misk ve öd ağacı değil ki! 340
- کم کش ایشان را که کشتن سود نیست ** دین ندارد بوی، مشک و عود نیست
- Yüz tane kılıf içinde gizli sırdır. Dışı, sana malûmdur ama içi aksine.”
- سر پنهان است اندر صد غلاف ** ظاهرش با تست و باطن بر خلاف
- Padişah : “Peki söyle bakalım, ne yapalım; bu hususta ne hile ve tezvirde bulunalım, çaresi ne?
- شاه گفتش پس بگو تدبیر چیست ** چارهی آن مکر و ان تزویر چیست
- Ne yapalım ki dünyada ne açık dindar, ne gizli din tutar bir Hıristiyan kalmasın” dedi
- تا نماند در جهان نصرانیی ** نی هویدا دین و نی پنهانیی
- Vezir dedi ki: “Bana gazebederek hükmet, kulağımı elimi kestir; burnumu, dudağımı yardır!
- گفت ای شه گوش و دستم را ببر ** بینیام بشکاف و لب در حکم مر
- Ondan sonra beni darağacına götür. O esnada bir şefaatçi suçumun affını dilesin. 345
- بعد از آن در زیر دار آور مرا ** تا بخواهد یک شفاعتگر مرا
- Bu işi dört yol ağzı bir yerde, tellâl pazarında yaptır.
- بر منادی گاه کن این کار تو ** بر سر راهی که باشد چار سو
- Ondan sonrada beni, huzurundan uzak bir şehre sür ki ben, onların arasına yüz türlü din kayıtsızlığı sokayım.
- آن گهم از خود بران تا شهر دور ** تا در اندازم در ایشان شر و شور
- Vezirin Hristiyanlara hilesi
- تلبیس وزیر با نصارا
- Bu halde diyeyim ki: ben gizli Hristiyan’ım; ey sır bilen Tanrı; sen benim gönlümü bilirsin!
- پس بگویم من به سر نصرانیام ** ای خدای راز دان میدانیام
- Padişah, benim imanımı anladı; taassuptan dolayı canıma kastetti.
- شاه واقف گشت از ایمان من ** وز تعصب کرد قصد جان من
- Dinimi padişahtan saklamak, onun dininden görünmek istedim. 350
- خواستم تا دین ز شه پنهان کنم ** آن که دین اوست ظاهر آن کنم
- Padişah, benim sırlarımdan bir koku sezdi. Sözlerim huzurunda kusurlu göründü.
- شاه بویی برد از اسرار من ** متهم شد پیش شه گفتار من
- Dedi ki: “ Senin sözlerin, içinde iğne olan ekmek gibidir. Benim gönlümden senin gönlüne pencere var.
- گفت گفت تو چو در نان سوزن است ** از دل من تا دل تو روزن است
- Ben, o pencereden halini gördüm; artık lâfını dinleyemem.”
- من از آن روزن بدیدم حال تو ** حال تو دیدم ننوشم قال تو
- Eğer İsa’nın ruhaniyeti bana imdat etmeseydi o, Yahudicesine beni parça parça ederdi.
- گر نبودی جان عیسی چارهام ** او جهودانه بکردی پارهام
- İsa için başımla oynar, canımı verir ve bunu canıma yüz binlerce minnet bilirim. 355
- بهر عیسی جان سپارم سر دهم ** صد هزاران منتش بر خود نهم
- İsa’dan canımı sakınmam, fakat onun din bilgisine iyiden iyiye vâkıfım.
- جان دریغم نیست از عیسی و لیک ** واقفم بر علم دینش نیک نیک