Bu rüzgârın hareketi onun mânasından ( o suretle zâhir olan mânadan, Tanrı kudretinden) dir değirmen çarkına benzer; çark, ırmak suyunun esiridir.
گردش این باد از معنی اوست ** همچو چرخی کان اسیر آب جوست
Bu nefesin alınıp verilmesi, girip çıkması da hevesli candan başka kimdendir?
جر و مد و دخل و خرج این نفس ** از که باشد جز ز جان پر هوس
Can, o nefesi, nefesle çıkan sözü, bazen cim haline kor; bazen de ha ve dal haline ( bu suretle de inkâr da bulunur). Gâh o sözü barış sözü yapar, gâh savaş sözü. 3335
گاه جیمش میکند گه حا و دال ** گاه صلحش میکند گاهی جدال
Yine böyle Tanrı’mız, bu rüzgârı Âd kavmine ejderha yaptığı halde,
همچنین این باد را یزدان ما ** کرده بد بر عاد همچون اژدها
Yine aynı rüzgârı; müminlere rahmet, hayat ve emniyet verici bir hale getirmişti.
باز هم آن باد را بر مومنان ** کرده بد صلح و مراعات و امان
Âlemlerin Rabbinin mânalar denizi olan bin Şeyhi, “ mâna Allah’dır” dedi.
گفت المعنی هو الله شیخ دین ** بحر معنیهای رب العالمین
Bütün yerler, gökler; o yürüyen denizde, o can deryasında çör çöp gibidir.
جمله اطباق زمین و آسمان ** همچو خاشاکی در آن بحر روان
Suda çör çöpün saldırması, oynaması, suyun dalgalanmasındandır. 3340
حملهها و رقص خاشاک اندر آب ** هم ز آب آمد به وقت اضطراب
İnat eder de onları hareketsiz bırakmayı dilerse kıyıya atıverir.
چون که ساکن خواهدش کرد از مرا ** سوی ساحل افکند خاشاک را
Kıyıdan dalgalandığı yere, kendisine çekti mi... ateş, ota ne yaparsa deniz de onlara onu yapar (hepsini siler, süpürür, yok eder).
چون کشد از ساحلش در موج گاه ** آن کند با او که آتش با گیاه
Bu söze de son yoktur. Ey genç sen yine Hârût Mârût hikâyesine dön.
این حدیث آخر ندارد باز ران ** جانب هاروت و ماروت ای جوان
Hârût, Mârût hikâyesinin sonu ve onların, dünyada Bâbil Kuyusunda cezalandırılmaları
باقی قصهی هاروت و ماروت و نکال و عقوبت ایشان هم در دنیا به چاه بابل
Bu iki melek, cihan halkının günahını, kötülüğünü görünce,
چون گناه و فسق خلقان جهان ** میشدی بر هر دو روشن آن زمان
Hiddetlerinden ellerini ısırıyorlardı. Fakat gözleriyle kendi ayıplarını görmüyorlardı. 3345
دستخاییدن گرفتندی ز خشم ** لیک عیب خود ندیدندی به چشم
Bir çirkin, aynada kendisini görünce yüzünü çevirmiş, kızmış.
خویش در آیینه دید آن زشت مرد ** رو بگردانید از آن و خشم کرد
Kendisini gören kendisini beğenen; birisinde bir suç gördü mü...İçinde cehennemden daha şiddetli bir ateş parlar.
خویش بین چون از کسی جرمی بدید ** آتشی در وی ز دوزخ شد پدید
O, bu kibre din gayreti adını takar; kendi kâfir nefsini görmez.
حمیت دین خواند او آن کبر را ** ننگرد در خویش نفس گبر را
Din gayretinin başka alâmeti vardır. O ateşten bütün bir dünya yeşerir, hayat bulur.
حمیت دین را نشانی دیگر است ** که از آن آتش جهانی اخضر است
Tanrı; Hârût’la Mârût’a “ Eğer siz, nurdan yaratılmış, mâsum melekseniz aldanmış, ziyankâr suçluları görmeyin. 3350
گفت حقشان گر شما روشانگرید ** در سیه کاران مغفل منگرید
Ey gökyüzünün askerleri, benim kullarım! Şükredin ki şehvetten ve cinsi temayülden kurtulmuşsunuz.
شکر گویید ای سپاه و چاکران ** رستهاید از شهوت و از چاک ران
Eğer size de şehvet versem, artık gök, sizi kabul etmez.
گر از آن معنی نهم من بر شما ** مر شما را بیش نپذیرد سما
Sizdeki mâsumluk, benim ismetimin, benim korumamın aksindendir.
عصمتی که مر شما را در تن است ** آن ز عکس عصمت و حفظ من است
O mâsumluğu benden bilin, kendinizden değil. Kendinize gelin, kendinize... Lânetlenmiş Şeytan, size galip gelmesin” dedi.
آن ز من بینید نز خود هین و هین ** تا نچربد بر شما دیو لعین
Nitekim Peygamberin vahiy kâtibi de hikmeti kendisinde gördü, kendine de vahiy geliyor zannetti. 3355
آن چنان که کاتب وحی رسول ** دید حکمت در خود و نور اصول
Tanrı kuşlarının sesi, kendinde de var sandı, o kötü ıslık, o kuşların sesi gibi güzeldir zannına düştü.
خویش را هم صوت مرغان خدا ** میشمرد آن بد صفیری چون صدا
Sen, kuşların seslerini övüp dururken nereden kuşun muradını anlayacaksın.
لحن مرغان را اگر واصف شوی ** بر مراد مرغ کی واقف شوی