- “ Nefis, ibadetlere ve candan gelen ihlâsa gizli garezlerden ne karıştırır?” derlerdi.
- کاو چه آمیزد ز اغراض نهان ** در عبادتها و در اخلاص جان
- Peygamber’den ibadetin faziletini ve sevabını arayıp sormazlar; ”Apaçık ayıp hangisidir?” diye kötü huyları sorarlardı.
- فضل طاعت را نجستندی از او ** عیب ظاهر را بجستندی که کو
- Gülü, kerevizden fark edercesine kıldan kıla, zerreden zerreye nefis hilesini tanır, bilirlerdi.
- مو به مو و ذره ذره مکر نفس ** میشناسیدند چون گل از کرفس
- Eshab’ın kılı kırk yaranları, umumiyetle o vaiz ve beyana hayran olurlardı. 370
- موشکافان صحابه هم در آن ** وعظ ایشان خیره گشتندی به جان
- Hıristiyanların vezire uymaları
- متابعت نصارا وزیر را
- Hıristiyanlar tamamıyla ona gönül verdiler. Zaten avamın taklidinin kuvveti ne olabilir ki?
- دل بدو دادند ترسایان تمام ** خود چه باشد قوت تقلید عام
- Kalplerinin içine onun muhabbetini ektiler, onu İsa’nın halifesi sandılar.
- در درون سینه مهرش کاشتند ** نایب عیساش میپنداشتند
- O ise hakikatte tek gözlü melun Deccâl’dı. Ey Tanrı, feryadımıza yetiş; sen ne güzel yardımcısın!
- او به سر دجال یک چشم لعین ** ای خدا فریادرس نعم المعین
- Ey Tanrı, yüz binlerce tuzak ve yem var, bizler de yemsiz kalmış halis kuşlar gibiyiz.
- صد هزاران دام و دانه ست ای خدا ** ما چو مرغان حریص بینوا
- Her an yeni bir tuzağa tutuluyoruz, istersek her birimiz, birer doğan ve simurg olalım. 375
- دمبهدم ما بستهی دام نویم ** هر یکی گر باز و سیمرغی شویم
- Sen bizi her zaman tuzaktan kurtarmaktasın. Ey gani ve müstağnî Tanrı, biz yine bir tuzağa doğru gitmekteyiz!
- میرهانی هر دمی ما را و باز ** سوی دامی میرویم ای بینیاز
- Biz bu ambarda buğday biriktirmede, toplanan buğdayı yine kaybetmekteyiz.
- ما در این انبار گندم میکنیم ** گندم جمع آمده گم میکنیم
- Biz, bu vahşi mahlûklar topluluğu, düşünmüyoruz ki buğdayın noksanlaşması farenin hilesindendir.
- مینیندیشیم آخر ما به هوش ** کین خلل در گندم است از مکر موش
- Fare, ambarımızı deldikçe, hilesinden ambar harap olmuştur.
- موش تا انبار ما حفره زده ست ** وز فنش انبار ما ویران شده ست
- Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday biriktirmeye çalış, çabala! 380
- اول ای جان دفع شر موش کن ** وانگهان در جمع گندم جوش کن
- O büyükler büyüğünün haberlerinden birini dinle: “Huzuru kalb olmadıkça namaz tamam olmaz.”
- بشنو از اخبار آن صدر الصدور ** لا صلاة تم الا بالحضور
- Eğer bizim ambarımızda hırsız bir fare yoksa kırk yıllık ibadet buğdayı nerde?
- گر نه موشی دزد در انبار ماست ** گندم اعمال چل ساله کجاست
- Her günlük azar azar sadıkane ibadet taneleri niçin bu ambarımızda toplanmıyor?
- ریزه ریزه صدق هر روزه چرا ** جمع میناید در این انبار ما
- Çakmak demirinden birçok ateş yıldızı sıçradı, o yanmış gönül, onları kabul edip çekti.
- بس ستارهی آتش از آهن جهید ** و ان دل سوزیده پذرفت و کشید
- Ama karanlıkta bir hırsız, gizlice kıvılcımlara parmak basmakta. 385
- لیک در ظلمت یکی دزدی نهان ** مینهد انگشت بر استارگان
- Onları, felekte bir çırağ parlamasın diye, birer birer söndürmekte.
- میکشد استارگان را یک به یک ** تا که نفروزد چراغی از فلک
- Bir adımda binlerce tuzak olsa, sen bizimle oldukça hiç gam yok!
- گر هزاران دام باشد در قدم ** چون تو با مایی نباشد هیچ غم
- Her gece ten tuzağından ruhları kurtarmakta, tahtaları sökmektesin.
- هر شبی از دام تن ارواح را ** میرهانی میکنی الواح را
- Ruhlar, her gece bu kafesten kurtulurlar, ne kimsenin hâkimi, ne de mahkûmu olmayarak feragate ulaşırlar.
- میرهند ارواح هر شب زین قفس ** فارغان، نه حاکم و محکوم کس
- Geceleyin zindandakilerin zindandan haberleri yoktur, sultana mensup davetliler, geceleyin devletten haberdar değildirler. 390
- شب ز زندان بیخبر زندانیان ** شب ز دولت بیخبر سلطانیان
- Ne gam var, ne kâr ve ne zarar düşüncesi. Ne bu filân kadının hayali, ne o filân erkeğin kuruntusu!
- نه غم و اندیشهی سود و زیان ** نه خیال این فلان و آن فلان