- Bir kendine bak, yok olmaktan nasıl titreyip durmaktasın? Yokluğu da aynen böyle tir tir titrer bil!
- خویش را بین چون همیلرزی ز بیم ** مر عدم را نیز لرزان دان مقیم
- Dünya mansıplarını elde etsen bile yine kaybetme korkusundan canın çıkar. 3685
- ور تو دست اندر مناصب میزنی ** هم ز ترس است آن که جانی میکنی
- En güzel olan (Güzeller güzeli ) Tanrı’nın aşkından başka ne varsa can çekişmeden ibarettir, hattâ şeker yemek bile!
- هر چه جز عشق خدای احسن است ** گر شکر خواری است آن جان کندن است
- Can çekişme nedir? Ölüme yaklaşmak, abıhayatı elde edememek.
- چیست جان کندن سوی مرگ آمدن ** دست در آب حیاتی نازدن
- Halkın iki gözü de toprağa ve ölüme saplanmıştır. Abıhayat var mı, yok mu, bunda yüz türlü şüpheler var.
- خلق را دو دیده در خاک و ممات ** صد گمان دارند در آب حیات
- Sen cehdet de bu yüz şüphen de sana düşsün. Geceleyin yürü ,yol al... Uyudun mu gece gitti gider!
- جهد کن تا صد گمان گردد نود ** شب برو ور تو بخسبی شب رود
- O gündüzü geceleyin ara; karanlıkları yakan o aklı, kendine kılavuz yap! 3690
- در شب تاریک جوی آن روز را ** پیش کن آن عقل ظلمت سوز را
- Kötü renkli gecede çok iyilikler vardır. Abıhayat, karanlıkların eşidir, karanlıktadır.
- در شب بد رنگ بس نیکی بود ** آب حیوان جفت تاریکی بود
- Böyle yüzlerce gaflet tohumunu ekip durdukça başını uykudan kaldırabilir misiniz?
- سر ز خفتن کی توان برداشتن ** با چنین صد تخم غفلت کاشتن
- Ölü uyku, ölü lokmaya dost oldu; efendi uyudu, geceleyin iş gören hırsız da hazırlığa koyuldu.
- خواب مرده لقمهی مرده یار شد ** خواجه خفت و دزد شب بر کار شد
- Senin düşmanın kimlerdir? Bilmiyorsun. Ateşten yaratılanlar, topraktan yaratılmışların varlığına düşmandır.
- تو نمیدانی که خصمانت کیاند ** ناریان خصم وجود خاکیاند
- Ateş suyun ve oğullarının düşmanıdır. Nitekim su da ateşin canına düşmandır. 3695
- نار خصم آب و فرزندان اوست ** همچنان که آب خصم جان اوست
- Suyun ve çocuklarının düşmanı olduğundan su da ateşi öldürür, söndürür.
- آب آتش را کشد زیرا که او ** خصم فرزندان آب است و عدو
- Bütün bunlardan sonra ( şunu da bil ki) bu ateş, şehvet ateşidir, günahın suçun aslı ondadır.
- بعد از آن این نار نار شهوت است ** کاندر او اصل گناه و زلت است
- Dış âlemdeki ateşi su söndürür. Fakat şehvet ateşi kıyamete kadar sürüp gider.
- نار بیرونی به آبی بفسرد ** نار شهوت تا به دوزخ میبرد
- Şehvet ateşi, su ile sakin olmaz. Çünkü azap ve elem bakımından cehennem tabiatlıdır.
- نار شهوت مینیارامد به آب ** ز انکه دارد طبع دوزخ در عذاب
- Şehvet ateşine ne çare var? Din nuru. Müminler ;nurunuz kâfirlerin ateşini söndürdü. 3700
- نار شهوت را چه چاره نور دین ** نورکم اطفاء نار الکافرین
- Bu ateşi ne söndürür? Tanrı nuru. Bu hususta İbrahim’in nurunu kendine usta yap.
- چه کشد این نار را نور خدا ** نور ابراهیم را ساز اوستا
- Ki öd ağacına benzeyen bu cismin, Nemrut gibi olan nefis ateşinden kurtulsun!
- تا ز نار نفس چون نمرود تو ** وارهد این جسم همچون عود تو
- Şehvet ateşi yanmakla eksilip bitmez. Yanmakla güzelce eksilir, nihayet yok olur.
- شهوت ناری به راندن کم نشد ** او به ماندن کم شود بیهیچ بد
- Bir ateşe odun attıkça o ateş nereden sönecek?
- تا که هیزم مینهی بر آتشی ** کی بمیرد آتش از هیزم کشی
- Fakat odun atmazsan söner. Çünkü bu çekinme ateşe su serper. 3705
- چون که هیزم باز گیری نار مرد ** ز انکه تقوی آب سوی نار برد
- Yüzüne, kalplerin haramdan çekinmesinden kızıllık süren kişinin güzel yüzü, hiç ateşten kararır mı?
- کی سیه گردد ز آتش روی خوب ** کاو نهد گلگونه از تقوی القلوب
- Tanrı ondan razı olsun, Ömer zamanında şehre ateş düşmesi
- آتش افتادن در شهر به ایام عمر
- Ömer’in zamanında bir yangın oldu. Ateş, taşları bile kuru ağaç gibi yakmaktaydı.
- آتشی افتاد در عهد عمر ** همچو چوب خشک میخورد او حجر
- Yapıları, evleri yakmağa, hatta kuşların kanatlarını ve yuvalarını bile tutuşturmağa başladı.
- در فتاد اندر بنا و خانهها ** تا زد اندر پر مرغ و لانهها