Kılıç gibi vuslat incileriyle doluyum; savaşta diriltirim, öldürmem.
من چو تیغم پر گهرهای وصال ** زنده گردانم نه کشته در قتال
Kılıcımın gevherini kan örtmez. Rüzgâr nasıl olur da bulutumu yerinden teprendirebilir?
خون نپوشد گوهر تیغ مرا ** باد از جا کی برد میغ مرا
Saman çöpü değil; hilim, sabır ve adalet dağıyım. Kasırga dağı kımıldatabilir mi?
که نیم کوهم ز حلم و صبر و داد ** کوه را کی در رباید تند باد
Bir rüzgârla yerinden kımıldanıp kopan bir çöpten ibarettir. Çünkü muhalif esen nice rüzgârlar var!3795
آن که از بادی رود از جا خسی است ** ز آن که باد ناموافق خود بسی است
Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı, namaz ehli olmayan kişiyi silip süpürür.
باد خشم و باد شهوت باد آز ** برد او را که نبود اهل نماز
Ben dağım; varlığım, onun binasıdır. Hattâ saman çöpüne benzesem bile rüzgârım, onun rüzgârıdır.
کوهم و هستی من بنیاد اوست ** ور شود چون کاه بادم یاد اوست
Benim hareketim, ancak onun rüzgarıyladır. Askerimin başbuğu, ancak tek Tanrının aşkıdır.
جز به باد او نجنبد میل من ** نیست جز عشق احد سر خیل من
Hiddet, padişahlara bile padişahlık eder, fakat bize köledir. Ben hiddete gem vurmuş, üstüne binmişimdir.
خشم بر شاهان شه و ما را غلام ** خشم را هم بستهام زیر لگام
Hilim kılıcım, kızgınlığımın boynunu vurmuştur. Tanrı hışmıysa bence rahmettir.3800
تیغ حلمم گردن خشمم زده ست ** خشم حق بر من چو رحمت آمده ست
Tavanım, damım yıkıldı ama nura gark oldum. Toprak atası ( Ebu Turab) oldumsa da bahçe kesildim.
غرق نورم گر چه سقفم شد خراب ** روضه گشتم گر چه هستم بو تراب
Savaşırken içime bir vesvese, bir benlik geldi; kılıcı gizlemeyi münasip gördüm.
چون در آمد علتی اندر غزا ** تیغ را دیدم نهان کردن سزا
Bu suretle “Sevgisi Tanrı içindir” denmesini diledim; ancak Tanrı için birisine düşmanlık etmeli.
تا احب لله آید نام من ** تا که ابغض لله آید کام من
Cömertliğimin Tanrı yolunda olmasını, varımı yine Tanrı için sakınmamı istedim.
تا که اعطا لله آید جود من ** تا که امسک لله آید بود من
Benim sakınmam da ancak Tanrı içindir. Vermem de... Tamamı ile Tanrınınım, başkasının değil.3805
بخل من لله عطا لله و بس ** جمله للهام نیم من آن کس
Tanrı için ne yapıyorsam bu yapışım, taklit değildir; hayale kapılarak, şüpheye düşerek de değil. Yaptığımı, işlediğimi, ancak görerek yapıyor, görerek işliyorum.
و آن چه لله میکنم تقلید نیست ** نیست تخییل و گمان جز دید نیست
Hüküm çıkarmadan arayıp taramadan kurtuldum. Elimle Tanrı eteğine yapıştım.
ز اجتهاد و از تحری رستهام ** آستین بر دامن حق بستهام
Uçarsam uçtuğum yeri görmekteyim, dönersem döndüğüm yeri.
گر همیپرم همیبینم مطار ** ور همیگردم همیبینم مدار
Bir yük taşıyorsam nereye götüreceğimi biliyorum. Ben ayım, önümde güneş, kılavuzuyum.
ور کشم باری بدانم تا کجا ** ماهم و خورشید پیشم پیشوا
Halka bundan fazla söylemeye imkân yok; denizin ırmağa sığması mümkün değildir.3810
بیش از این با خلق گفتن روی نیست ** بحر را گنجایی اندر جوی نیست
Akılların alacağı kadar aşağı mertebeden söylemekteyim. Bu, ayıp değil, Peygamberin işidir.
پست میگویم به اندازهی عقول ** عیب نبود این بود کار رسول
Garezden hürüm ben; hür olan kişinin şahadetini duy. Kul, köle olanların şahadetleri iki arpa tanesine bil değmez!
از غرض حرم گواهی حر شنو ** که گواهی بندگان نه ارزد دو جو
Şeriatte dâva ve hükümde kulum şahitliğinin kıymeti yoktur.
در شریعت مر گواهی بنده را ** نیست قدری وقت دعوی و قضا
Senin aleyhinde binlerce köle şahadet etse şeriat onların şahadetlerini bir saman çöpüne bile almaz.
گر هزاران بنده باشندت گواه ** بر نسنجد شرع ایشان را به کاه
Şehvete kul olan, Tanrı indinde köleden, esir olmuş kullardan beterdir.3815
بندهی شهوت بتر نزدیک حق ** از غلام و بندگان مسترق
Çünkü köle bir sözle sahibinin kulluğundan çıkar,hür olur. Şehvete kul olansa tatlı dirilir, acı ölür.
کاین به یک لفظی شود از خواجه حر ** و آن زید شیرین و میرد سخت مر