- Hüküm çıkarmadan arayıp taramadan kurtuldum. Elimle Tanrı eteğine yapıştım.
- ز اجتهاد و از تحری رستهام ** آستین بر دامن حق بستهام
- Uçarsam uçtuğum yeri görmekteyim, dönersem döndüğüm yeri.
- گر همیپرم همیبینم مطار ** ور همیگردم همیبینم مدار
- Bir yük taşıyorsam nereye götüreceğimi biliyorum. Ben ayım, önümde güneş, kılavuzuyum.
- ور کشم باری بدانم تا کجا ** ماهم و خورشید پیشم پیشوا
- Halka bundan fazla söylemeye imkân yok; denizin ırmağa sığması mümkün değildir. 3810
- بیش از این با خلق گفتن روی نیست ** بحر را گنجایی اندر جوی نیست
- Akılların alacağı kadar aşağı mertebeden söylemekteyim. Bu, ayıp değil, Peygamberin işidir.
- پست میگویم به اندازهی عقول ** عیب نبود این بود کار رسول
- Garezden hürüm ben; hür olan kişinin şahadetini duy. Kul, köle olanların şahadetleri iki arpa tanesine bil değmez!
- از غرض حرم گواهی حر شنو ** که گواهی بندگان نه ارزد دو جو
- Şeriatte dâva ve hükümde kulum şahitliğinin kıymeti yoktur.
- در شریعت مر گواهی بنده را ** نیست قدری وقت دعوی و قضا
- Senin aleyhinde binlerce köle şahadet etse şeriat onların şahadetlerini bir saman çöpüne bile almaz.
- گر هزاران بنده باشندت گواه ** بر نسنجد شرع ایشان را به کاه
- Şehvete kul olan, Tanrı indinde köleden, esir olmuş kullardan beterdir. 3815
- بندهی شهوت بتر نزدیک حق ** از غلام و بندگان مسترق
- Çünkü köle bir sözle sahibinin kulluğundan çıkar,hür olur. Şehvete kul olansa tatlı dirilir, acı ölür.
- کاین به یک لفظی شود از خواجه حر ** و آن زید شیرین و میرد سخت مر
- Şehvet kulu, Tanrı’nın rahmeti, hususi bir lûtuf ve nimeti olmadıkça kulluktan kurtulamaz.
- بندهی شهوت ندارد خود خلاص ** جز به فضل ایزد و انعام خاص
- Öyle bir kuyuya düşmüştür ki bu kuyu, onun kendi suçudur. Ona cebir değildir, cevir de değil!
- در چهی افتاد کان را غور نیست ** و آن گناه اوست جبر و جور نیست
- Kendisini kendisi, öyle bir kuyuya atmıştır ki ben o kuyunun dibine varacak ip bulamıyorum.
- در چهی انداخت او خود را که من ** در خور قعرش نمییابم رسن
- Artık yeter... Eğer bu sözü uzatırsam ciğer ne oluyor? Mermer bile kan kesilir. 3820
- بس کنم گر این سخن افزون شود ** خود جگر چه بود که خارا خون شود
- Bu ciğerlerin kan olmaması katılıktan, şaşkınlıktan, dünya ile uğraşmadan ve talihsizliktendir.
- این جگرها خون نشد نز سختی است ** غفلت و مشغولی و بد بختی است
- Bir gün kan kesilir ama bu kan kesilmesinin o gün faydası yok. Kan kesilme işe yararken kan kesil!
- خون شود روزی که خونش سود نیست ** خون شو آن وقتی که خون مردود نیست
- Mademki kulların kölelerin, şahadeti makbul değildir, tam adalet sahibi, o kişiye derler ki gulyabani kölesi olmasın.
- چون گواهی بندگان مقبول نیست ** عدل او باشد که بندهی غول نیست
- Kur’an’da peygambere “Biz seni şahit olarak gönderdik” denmiştir. Çünkü o, varlıktan hür oğlu hürdür.
- گشت ارسلناک شاهد در نذر ** ز آن که بود از کون او حر ابن حر
- Ben, mademki hürüm; hiddet beni nasıl bağlar, kendisine nasıl kul eder? Burada Tanrı sıfatlarından başka sıfat yoktur, beri gel! 3825
- چون که حرم خشم کی بندد مرا ** نیست اینجا جز صفات حق در آ
- Beri gel ki Tanrı’nın ihsanı seni azat etsin. Çünkü onun rahmeti gazabından üstün ve arıktır.
- اندر آ کازاد کردت فضل حق ** ز آن که رحمت داشت بر خشمش سبق
- Beri gel ki şimdi tehlikeden kurtuldun, kaçtın kimya seni cevher haline soktu.
- اندر آ اکنون که رستی از خطر ** سنگ بودی کیمیا کردت گهر
- Küfürden ve dikenliğinden kurtuldun, artık Tanrı bahçesinde bir gül gibi açıl!
- رستهای از کفر و خارستان او ** چون گلی بشکفته در بستان هو
- Ey ulu kişi, sen bensin, ben de senim. Sen Ali’ydin, Ali’yi nasıl öldürürüm?
- تو منی و من توام ای محتشم ** تو علی بودی علی را چون کشم
- Öyle bir suç işledin ki her türlü ibadetten iyi bir anda gökleri bir baştan bir başa aştın. 3830
- معصیت کردی به از هر طاعتی ** آسمان پیمودهای در ساعتی
- O adamın işlediği suç ne kutlu suç! Gül yaprakları dikenden bitmez mi?
- بس خجسته معصیت کان کرد مرد ** نی ز خاری بر دمد اوراق ورد