- O, daima önümde yerlere kapanarak “Ey Kerem sahibi, beni Tanrı hakkı için ikiye böl,
- او همیافتد به پیشم کای کریم ** مر مرا کن از برای حق دو نیم
- Ki bu kötü akıbete uğramayayım. Bu yüzden canım yanmasın” der; 3850
- تا نیاید بر من این انجام بد ** تا نسوزد جان من بر جان خود
- Ben de daima “Yürü, git. Kader kalemi, bunu yazdı, yazının mürekkebi de kurudu. Olan oldu. Kader kaleminden nice bayraklar, baş aşağı olur.
- من همیگویم برو جف القلم ** ز آن قلم بس سر نگون گردد علم
- Gönlümde, sana hiçbir düşmanlık yok. Çünkü bunu, ben senden bilmiyorum ki.
- هیچ بغضی نیست در جانم ز تو ** ز آن که این را من نمیدانم ز تو
- Sen Tanrı aletisin; yapan, Tanrı’nın eli. Hakkın aletini nasıl kınayayım, Hakkın aletine nasıl itiraz edeyim?” derim
- آلت حقی تو فاعل دست حق ** چون زنم بر آلت حق طعن و دق
- O, “Öyle ise kısas niçin?” dedi. Ali cevap verdi: “ O da Hak’tan, o da gizli bir sır.
- گفت او پس آن قصاص از بهر چیست ** گفت هم از حق و آن سر خفی است
- Eğer Tanrı, kendi yaptığı işe itiraz ederse bu itiraz yüzünden bağlar, bahçeler yeşertir. 3855
- گر کند بر فعل خود او اعتراض ** ز اعتراض خود برویاند ریاض
- Kendi yaptığı işe itiraz, ancak onun kârıdır. Çünkü kahırda da tektir, lûtufta da.
- اعتراض او را رسد بر فعل خود ** ز آن که در قهر است و در لطف او احد
- Bu hâdiseler şehrinde bey odur, memleketlerde tedbir onundur,
- اندر این شهر حوادث میر اوست ** در ممالک مالک تدبیر اوست
- Aletini kırarsa kırılanı tekrar iyileştirebilir.”
- آلت خود را اگر او بشکند ** آن شکسته گشته را نیکو کند
- Ulu kişi, “ Hiçbir âyeti değiştirmedik ki ardından daha hayırlısını getirmeyelim” remzini bil.
- رمز ننسخ آیه او ننسها ** نأت خیرا در عقب میدان مها
- Tanrı hangi şeriatın hükmünü kaldırdıysa âdeta otu yoldu, yerine gül bitirdi demektir. 3860
- هر شریعت را که حق منسوخ کرد ** او گیا برد و عوض آورد ورد
- Gece, gündüz meşguliyetini giderir, bitirir. Akıl ermeyen şu uykuya bak!
- شب کند منسوخ شغل روز را ** بین جمادی خرد افروز را
- Sonra tekrar gündüzün nuruyla gece ortadan kalkar, bu suretle de o yalımlı ateş yüzünden donukluk, uyku yanar, gider.
- باز شب منسوخ شد از نور روز ** تا جمادی سوخت ز آن آتش فروز
- O uyku, o duygusuzluk zulmettir ama abıhayat, zulmette değil mi?
- گر چه ظلمت آمد آن نوم و سبات ** نی درون ظلمت است آب حیات
- Akıllar, o zulmetle tazelenmiyor mu? Hanendenin bestedeki duraklaması sese kuvvet vermiyor mu?
- نی در آن ظلمت خردها تازه شد ** سکتهای سرمایهی آوازه شد
- Zıtlar, zıtlardan zuhur etmekte... Tanrı, kalpte ki süveydada daimi bir nur yarattı. 3865
- که ز ضدها ضدها آمد پدید ** در سویدا روشنایی آفرید
- Peygamberin savaşı sulha sebep oldu. Bu âhir zamandaki sulh o savaş yüzündendir.
- جنگ پیغمبر مدار صلح شد ** صلح این آخر زمان ز آن جنگ بد
- O gönüller alan sevgili ( Peygamber), âlemdekilerin başları aman bulsun diye yüz binlerce baş kesti.
- صد هزاران سر برید آن دلستان ** تا امان یابد سر اهل جهان
- Bahçıvan, fidan yücelsin, meyve versin diye muzır dalları budar.
- باغبان ز آن میبرد شاخ مضر ** تا بیابد نخل قامتها و بر
- Sanatını bilen bahçıvan, bahçe ve meyve gelişsin diye bahçedeki otları yolar.
- میکند از باغ دانا آن حشیش ** تا نماید باغ و میوه خرمیش
- Sevgilinin ağrıdan, hastalıktan kurtulması için hekim, çürük dişi çekip çıkarır. 3870
- میکند دندان بد را آن طبیب ** تا رهد از درد و بیماری حبیب
- Noksanlarda nice fazlalıklar var. Şehitlere hayat yokluktadır.
- بس زیادتها درون نقصهاست ** مر شهیدان را حیات اندر فناست
- Rızk yiyen boğaz kesildi mi “Onlar Rablerinden rızıklanır, ferahlarlar” nimeti hazmedilir.
- چون بریده گشت حلق رزق خوار ** یرزقون فرحین شد گوار
- Hayvanın boğazı kesilince insanın boğazı gelişir. O hayvan, insan vücuduna girer, insan olur, fazileti artar.
- حلق حیوان چون بریده شد به عدل ** حلق انسان رست و افزون گشت فضل