English    Türkçe    فارسی   

1
3881-3905

  • Ekmek orucunu bozduysa kırıkçıya yapış, yücel!
  • Onun eli, mademki kırıkları sarar, iyileştirir... Şu halde onun kırması şüphe yok ki yapmaktır.
  • Fakat sen kırarsan der ki: “Gel yap bakalım.” Elin ayağın yok ki yapamazsın.
  • Şu halde kırmak, kırığı sarıp iyileştiren adamın hakkıdır.
  • Dikmeyi bilen yırtmayı da bilir. Neyi satarsa yerine daha iyisini alır. 3885
  • Evi yıkar, hâk ile yeksan eder; fakat bir anda da daha mamur bir hale getirir.
  • Bir bedenden baş kesti mi yerine derhal yüz binlerce baş izhar eder.
  • Canilere kısas emretmese, yahut “Kısasta hayat var” demeseydi,
  • Kimin haddi vardı ki kendiliğinden, Tanrı hükmüne esir olmuş bir kişiye kılıç vurabilsin!
  • Çünkü Tanrı, kimin gözünü açmışsa o adam bilir ki katil, takdirin esiridir. 3890
  • O takdir kimin boynuna geçmişse kendi oğlunun başına bile kılıç vurmuştur.
  • Yürü, kork ve kötüleri az kına; takdirin hüküm tuzağına karşı aczini bil!
  • Âdem Aleyhisselâm’ın İblis’in sapıklığına şaşması ve ululanması
  • Âdem Peygamber, ansızın esasen şakî olan İblise hor baktı.
  • Kendisini beğenip, kendisini ulu görüp melun şeytanın yaptığı işe güldü.
  • Tanrı gayreti bağırdı: Ey tertemiz adam! Sen gizli sırları bilmiyorsun. 3895
  • Eğer Tanrı kürkü ters giyerse dağı bile ta kökünden temelinden söker.
  • O zaman, yüzlerce Âdem’in perdesini yırtar, yüzlerce yeni müslüman olmuş suçsuz, günahsız iblis yaratır!
  • Âdem “Bu hor görüşten tövbe ettim. Bir daha böyle küstahça düşünceye düşmem” dedi.
  • Ey yardım dileyenlerin yardımcısı, bize hidayet ver. Bilgilerle, zenginlikle öğünmeye imkân yok.
  • Kerem ederek hidayet ettiğin kalbi azdırma; takdir ettiğin kötülükleri bizden defet; 3900
  • Kötü kazaları üstümüzden esirge; bizi Tanrı’ya razı olan kardeşlerden ayırma!
  • Senin ayrılığından daha acı bir şey yok... Sana sığınmazsak sen esirgemezsen işimiz, gücümüz ancak kargaşalıktır.
  • Zaten malımız mülkümüz; malımızın, mülkümüzün yolunu kesmekte... Zaten cismimizi soyup çırçıplak bırakmakta!
  • Elimiz, ayağımıza kastettikten sonra artık kim, senin lûtfun olmadıkça canını kurtarabilir ki?
  • Bu pek büyük tehlikelerden canını kurtarsa bile kurtardığı şey ancak idbar ve tehlike sermayesi kesilir. 3905