- Aya, güneşe kusurlu, nursuz... Servinin boyuna iki büklüm;
- ور تو ماه و مهر را گویی جفا ** ور تو قد سرو را گویی دوتا
- Feleğe, arşa hor ve aşağı... madene, denize yoksul dersen, 3910
- ور تو چرخ و عرش را خوانی حقیر ** ور تو کان و بحر را گویی فقیر
- Kemaline nispetle yaraşır. Çünkü yokluklara kemal verip onlara eriştirme kudreti ancak senindir.
- آن به نسبت با کمال تو رواست ** ملک اکمال فناها مر تراست
- Çünkü sende yokluk ve ihtiyaç yoktur; yokları icat eden, onları ihtiyaçtan kurtaran sensin.
- که تو پاکی از خطر و ز نیستی ** نیستان را موجد و معنیستی
- Yetiştiren, yakmayı da bilir; çünkü yırtık söken, dikmeyi de bilir.
- آن که رویانید داند سوختن ** ز آن که چون بدرید داند دوختن
- Her güz; bağı bahçeyi yakıp yandırmakta. Sonra yeniden bahçeleri renklere boyayan kırmızı güllere boyayan kırmızı gülleri yetiştirmektedir.
- میبسوزد هر خزان مر باغ را ** باز رویاند گل صباغ را
- “ Ey yanıp yakılan, zuhur et, yenilen; tekrar güzelleş, güzel sesli bir hale gel” diye hepsini yeniden yaratır. 3915
- کای بسوزیده برون آ تازه شو ** بار دیگر خوب و خوب آوازه شو
- Nergisin gözü körleşir, o, tekrar açar... Kamışın boğazını keser, sonra yine kendisi tekrar okşar, ondan nağmeler çıkarır.
- چشم نرگس کور شد بازش بساخت ** حلق نی ببرید و بازش خود نواخت
- Biz mademki masnu’uz, sâni değiliz... Şu halde ancak zebunuz, ancak kanaatkârız.
- ما چو مصنوعیم و صانع نیستیم ** جز زبون و جز که قانع نیستیم
- Hepimiz “Nefsim, nefsim” deyip durmakta, hepimiz yalnız kendimizi düşünmekteyiz. Sen buna lûtufta bulunmazsan şeytanız.
- ما همه نفسی و نفسی میزنیم ** گر نخوانی ما همه اهرمنیم
- Sen bizim canımızı körlükten kurtardığından, gözümüzü açtığından dolayı Şeytandan kurtulduk.
- ز آن ز اهرمن رهیدستیم ما ** که خریدی جان ما را از عمی
- Kim hayattaysa değnekçisi, yol gösteren sensin. Değneğin, değnekçisi olmadıkça kör nedir ki, ne yapabilir ki? 3920
- تو عصا کش هر که را که زندگی است ** بیعصا و بیعصا کش کور چیست
- Senden gayrı hoş olsun, hoş olmasın... Her şey, insanı yakar, ateşin aynıdır.
- غیر تو هر چه خوش است و ناخوش است ** آدمی سوز است و عین آتش است
- Kim ateşe dayanır, ateşe arka verirse hem Mecusidir, hem Zerdüşt!
- هر که را آتش پناه و پشت شد ** هم مجوسی گشت و هم زردشت شد
- Tanrı’dan başka her şey bâtıldır, asılsızdır. Tanrı’nın ihsanı, yağmuru kesilmeyen bir buluttur.
- کل شیء ما خلا الله باطل ** إن فضل الله غیم هاطل
- Ali Kerremallâhu Vechehu hikâyesine dönüş, Ali’nin katilini hoş görmesi
- باز گشتن به حکایت امیر المؤمنین علی کرم الله وجهه و مسامحت کردن او با خونی خویش
- Tekrar Ali ve katilinin hikâyesine dön; katiline fazlasıyla gösterdiği kerem ve mürüvveti anlat.
- باز رو سوی علی و خونیاش ** و آن کرم با خونی و افزونیاش
- Ali dedi ki: “Ben düşmanımı gözümle görmekte, gece gündüz ona bakıp durmaktayım. Böyle olduğu halde hiç kızmıyorum. 3925
- گفت دشمن را همی بینم به چشم ** روز و شب بر وی ندارم هیچ خشم
- Çünkü ölümüm, bana can gibi hoş geliyor; dirilmemle âdeta bir.
- ز آنکه مرگم همچو من خوش آمده ست ** مرگ من در بعث چنگ اندر زده ست
- Ölümsüzlük ölümü bize helâl olmuştur; azıksızlık azığı, bize rızk ve nimettir.
- مرگ بیمرگی بود ما را حلال ** برگ بیبرگی بود ما را نوال
- Ölümün görünüşü ölüm, iç yüzü diriliktir; ölümün görünüşte sonu yoktur, hakikatte ise ebedîliktir.
- ظاهرش مرگ و به باطن زندگی ** ظاهرش ابتر نهان پایندگی
- Çocuğun rahimden, doğması bir göçmedir; fakatta cihanda ona yeni baştan bir hayat var.
- در رحم زادن جنین را رفتن است ** در جهان او را ز نو بشکفتن است
- Ecele doğru meylimiz, ecele aşkımız olduğundan “Nefislerinizi elinizle tehlikeye atmayın” nehyi asıl bizedir. 3930
- چون مرا سوی اجل عشق و هواست ** نهی لا تلقوا بأيدیکم مراست
- Çünkü nehiy, tatlı şeyden olur, acı için nehye zaten hacet yok ki.
- ز آنکه نهی از دانهی شیرین بود ** تلخ را خود نهی حاجت کی شود
- Bir şeyin içi de acı olur dışı da acı olursa onun acılığı kötülüğü esasen nehiydir.
- دانهای که تلخ باشد مغز و پوست ** تلخی و مکروهیاش خود نهی اوست
- Bana da ölüm tatlıdır. “Onlar ölmemişlerdir, Rablerinin huzurunda diridirler” âyeti benim içindir.
- دانهی مردن مرا شیرین شده ست ** بل هم احیاء پی من آمده ست