Akıbet görme; elle dokunmuş, örülmüş değildir. Böyle olsaydı dinlerde nasıl ayrılık olurdu?” demişti.
عاقبت دیدن نباشد دستباف ** ور نه کی بودی ز دینها اختلاف
Bir tanesinde demişti ki: “Usta da sensin; çünkü ustayı da sen tanırsın.
در یکی گفته که استا هم تویی ** ز انکه استا را شناسا هم تویی
Er ol, erlerin maskarası olma; kendi başının çaresine bak sersemleşme.”
مرد باش و سخرهی مردان مشو ** رو سر خود گیر و سر گردان مشو
Bir diğerinde; “Bunların hepsi birdir. İki gören kimse şaşı adamcağızdır” demiş.495
در یکی گفته که این جمله یکی است ** هر که او دو بیند احول مردکی است
Bir tomarda da; “Yüz, nasıl bir olur, bunu kim düşünür, meğerki deli olsun!
در یکی گفته که صد یک چون بود ** این کی اندیشد مگر مجنون بود
Bunların her biri, öbürünün zıddıdır. Gayrı zehirle şeker nice bir olur?
هر یکی قولی است ضد همدگر ** چون یکی باشد یکی زهر و شکر
Zehirden de, şekerden de geçmedikçe vahdet bahçesinden nice koku alabilirsin? demişti.
تا ز زهر و از شکر در نگذری ** کی تو از گلزار وحدت بر بری
O İsa dinine düşman olan vezir bu tarz da, bu çeşitte on iki tomar yazdı.
این نمط وین نوع ده طومار و دو ** بر نوشت آن دین عیسی را عدو
İhtilaf; gidiş tarzındadır, yolun hakikatinde değil
بیان آن که این اختلافات در صورت روش است نه در حقیقت راه
O, İsa’nın bir renkte oluşundan koku almamıştı. O, İsa küpünün mizacından huy kapmamıştı.500
او ز یک رنگی عیسی بو نداشت ** وز مزاج خم عیسی خو نداشت
Yüz renkli elbise, İsa’nın saf küpünden saba rüzgârı gibi sade ve lâtif bir hale gelir, tek bir renge boyanırdı.
جامهی صد رنگ از آن خم صفا ** ساده و یک رنگ گشتی چون صبا
Birlikteki bu tek renklilik, insana usanç ve sıkıntı veren tek renklilik değildir. Belki o tek renk deniz gibidir, ona dalanlar da balık gibi hayat ve neşe içindedirler.
نیست یک رنگی کز او خیزد ملال ** بل مثال ماهی و آب زلال
Karada gerçi binlerce renk var, ama balıkların kurulukla cengi var!
گر چه در خشکی هزاران رنگهاست ** ماهیان را با یبوست جنگهاست
Misal olarak söylenen balık kimdir, deniz nedir ki yüce ve ulu padişah, ona benzesin!
کیست ماهی چیست دریا در مثل ** تا بدان ماند ملک عز و جل
Varlık âlemindeki yüz binlerce denizler ve balıklar, o ikram ve ihsan huzurunda secde ederler.505
صد هزاران بحر و ماهی در وجود ** سجده آرد پیش آن اکرام و جود
Nice ihsan yağmuru yağdı da deniz, inciler saçıcı bir hale geldi.
چند باران عطا باران شده ** تا بدان آن بحر در افشان شده
Nice kerem güneşi nur saçtı da bulut ve deniz, cömertlik öğrendi.
چند خورشید کرم افروخته ** تا که ابر و بحر جود آموخته
Suya ve toprağa zatının ışığı vurdu da o sebeple yeryüzü, tane ve tohum kabul eder oldu.
پرتو دانش زده بر آب و طین ** تا شده دانه پذیرندهی زمین
Toprak emindir; ona her ne ekersen ihanet görmeksizin onun cinsini toplar, devşirirsin.
خاک امین و هر چه در وی کاشتی ** بیخیانت جنس آن برداشتی
Toprak bu eminliği o eminlikten bulmuştur, çünkü adalet güneşi ona nur saçmıştır.510
این امانت ز آن امانت یافته ست ** کافتاب عدل بر وی تافته ست
İlkbahar, Hak fermanı getirmedikçe, toprak sırrını nice açığa vurur?
تا نشان حق نیارد نو بهار ** خاک سرها را نکرده آشکار
O, öyle bir cömert ve vericidir ki bu haberleri, bu eminliği ve bu doğruluğu bir cemada, kuru yeryüzüne vermiştir.
آن جوادی که جمادی را بداد ** این خبرها وین امانت وین سداد
Fâzıl ve ihsanı, kuru toprağı haberdar eder, kahır ve celâli de akıllı insanları kör eyler.
مر جمادی را کند فضلش خبیر ** عاقلان را کرده قهر او ضریر
Canda, gönülde o coşmaya takat yoktur. Kime söyleyeyim? Cihanda bir tek kulak yok!
جان و دل را طاقت آن جوش نیست ** با که گویم در جهان یک گوش نیست
Nerede bir kulak varsa; onun yüzünden, göz oldu. Nerede bir taş varsa; onun lûtfiyle yeşim taşına döndü.515
هر کجا گوشی بد از وی چشم گشت ** هر کجا سنگی بد از وی یشم گشت
Kimyayı meydana getiren o dur, kimya ne oluyor ki? Mucize bağışlayıcıdır, simya ne oluyor ki?
کیمیا ساز است چه بود کیمیا ** معجزه بخش است چه بود سیمیا