English    Türkçe    فارسی   

1
526-550

  • Bu âlemin hududu vardır, o âlem ise esasen hadsizdir. Nakış ve suret, o manaya settir, mâniadır.
  • Firavunun yüz binlerce mızrağını tek bir Musa’nın bir tanecik asâsıyla kırdı.
  • Yüz binlerce Câlînus’un yüz binlerce hekimlik hünerleri vardı; İsa’nın ve nefesinin yanında bâtıl oldu.
  • Yüz binlerce şiir defterleri vardı, bir tek Ümmi’nin kitabına karşı ayıp ve âr haline geldi.
  • Aşağılık olmayan kişi böyle galip Tanrı huzurunda niçin ölmesin* 530
  • Çok dağ gibi gönüller kopardı. Kurnaz kuşu, iki ayağından asakoydu.
  • Akıl ve zekâda kemale ermekle Tanrı’ya varılmaz. Padişahın fazıl ve ihsanı aczini bilen kişiden başkasını kabul etmez.
  • Hey gidi hey... Çok köşe, bucak kazıcı ve hazine doldurucular; o kurup duran kişiye, o öküze (vezire) maskara oldular.
  • Öküz kimdir ki sen onun maskarası olasın. Toprak nedir ki sen onun otu olasın.
  • Bir kadının kötü işten yüzü sararınca, utanınca Tanrı, onu çarpıp Zühre yıldızı yaptı. 535
  • Bir kadını Zühre yapmak çarpma oldu da balçık haline geliş, çarpılma değil midir? Be inatçı?!
  • Ruh, seni en yüksek göklere çıkarırken sen en aşağılıklara, su ve çamura doğru gittin.
  • Akılların bile imrendiği öyle bir varlığı, bu alçaklık yüzünden değiştin.
  • Şimdi bak, bu senin kendini çarpman nasıl? O çarpılma yanında bu, gayet aşağı.
  • Himmet atını yıldız cihetine sürdün, nücum ilmi ile uğraştın da secde edilmiş Âdem’i tanımadın! 540
  • Ey hayırsız evlât! Nihayet sen Âdemoğlusun, ne vakte dek alçaklığı şeref sayarsın.
  • Niceye dek “ben âlemi zapt edeyim, bu cihanı kendi varlığımla doldurayım” dersin?
  • Dünyayı baştanbaşa kar kaplasa güneşin harareti, bir görünüşte onu eritir.
  • O vezirin vebalini de, daha onun gibi yüz binlercesinin vebalini de Tanrı bir kıvılcımla yok eder.
  • O, aslı olmayan hayalleri, tamamıyla hikmet yapar; o, zehirli suyu şerbet haline getirir. 545
  • O zan ve şüphe doğuran sözleri, hakikat ve yakîn haline getirir. Kin ve adavet sebeplerinden dostluk ve muhabbet belirtir.
  • İbrahim’i ateş içinde besler; korkuyu, ruhun emniyeti ve selâmeti yapar.
  • Onun sebep yakıcılığına hayranım. Onun hayallerinde Sofestâî gibiyim!
  • Hıristiyanları azdırmak hususunda vezirin başka bir hile kurması
  • O vezir kendince başka bir hile kurdu. Vaiz ve nasihati bırakıp halvete girdi.
  • Müritleri yakıp yandırdı. Tam kırk, elli gün halvette kaldı. 550