- Hasret ve figan, hastalık zamanındadır. Hastalık zamanı tamamı ile uyanıklık zamanıdır.
- حسرت و زاری گه بیماری است ** وقت بیماری همه بیداری است
- Hasta olduğun zaman günahından istiğfar eder durursun.
- آن زمان که میشوی بیمار تو ** میکنی از جرم استغفار تو
- Sana günahın çirkinliği görünür; iyileşince yola geleyim diye niyet edersin. 625
- مینماید بر تو زشتی گنه ** میکنی نیت که باز آیم به ره
- Bundan sonra kulluktan başka bir iş ihtiyar etmeyeyim diye ahdeylersin.
- عهد و پیمان میکنی که بعد از این ** جز که طاعت نبودم کار گزین
- Şu halde bu yakinen anlaşıldı ki hastalık sana akıllılık, bahşediyor.
- پس یقین گشت این که بیماری ترا ** میببخشد هوش و بیداری ترا
- Ey asıl arayan kimse! Şu aslı bil ki kimde dert varsa o, koku almış, dermana ermiştir.
- پس بدان این اصل را ای اصل جو ** هر که را درد است او برده ست بو
- Kim daha ziyade uyanıksa o daha ziyade dertlidir. Kim işi daha iyi anlamışsa onun benzi daha sarıdır.
- هر که او بیدارتر پر دردتر ** هر که او آگاهتر رخ زردتر
- Hakk’ın cebrinden agâh isen feryadın nerede? Cebbarlık zincirini görüşün hani? 630
- گر ز جبرش آگهی زاریت کو ** بینش زنجیر جباریت کو
- Zincire bağlanan nasıl olur da neşelenir? Hapiste esir olan nasıl hürlük eder?
- بسته در زنجیر چون شادی کند ** کی اسیر حبس آزادی کند
- Eğer ayağını bağladıklarını, başına padişah çavuşlarının dikildiğini görüyorsan.
- ور تو میبینی که پایت بستهاند ** بر تو سرهنگان شه بنشستهاند
- Gayrı sen de âcizlere çavuşluk etme. Çünkü bu vazife âcizlerin huyu ve tabiatı değildir.
- پس تو سرهنگی مکن با عاجزان ** ز آن که نبود طبع و خوی عاجز آن
- Mademki görmüyorsun; Tanrı’nın cebrinden bahsetme! Görüyorsan hangi gördüğünün nişanesi?
- چون تو جبر او نمیبینی مگو ** ور همیبینی نشان دید کو
- Hangi bir işe meylin varsa o işte kendi kudretini apaçık görür durursun; 635
- در هر آن کاری که میل استت بدان ** قدرت خود را همیبینی عیان
- Hangi işe meylin ve isteğin yoksa... Bu, Tanrı’dandır diye kendini Cebrî yaparsın!
- و اندر آن کاری که میلت نیست ** و خواست خویش را جبری کنی کاین از خداست
- Peygamberler, dünya işinde Cebrîdirler, kâfirler de ahiret işinde.
- انبیا در کار دنیا جبریاند ** کافران در کار عقبی جبریاند
- Peygamberlerin, ahiret işinde ihtiyarları vardır, cahillerin de dünya işinde.
- انبیا را کار عقبی اختیار ** جاهلان را کار دنیا اختیار
- Zira her kuş, kendi cinsinin bulunduğu yere gider, bedeni, geride uçmaktadır, canı daha tez, daha ileri gitmekte!
- ز آن که هر مرغی به سوی جنس خویش ** میپرد او در پس و جان پیش پیش
- Kâfirler “Siccin” cinsinden olduklarından dünya zindanına rahat rahat gelmişlerdir. 640
- کافران چون جنس سجین آمدند ** سجن دنیا را خوش آیین آمدند
- Peygamberler, "İlliyyin" cinsinden olduklarından can ve gönül İlliyyinine doğru gitmişlerdir.
- انبیا چون جنس علیین بدند ** سوی علیین جان و دل شدند
- Bu sözün sonu yoktur, fakat biz yine dönüp o hikâyeyi tamamlayalım:
- این سخن پایان ندارد لیک ما ** باز گوییم آن تمامی قصه را
- Vezirin, halveti terk etmede müritleri ümitsiz bırakması
- نومید کردن وزیر مریدان را از رفض خلوت
- Vezir içerden seslendi: “Ey müritler, benden size şu malûm olsun.
- آن وزیر از اندرون آواز داد ** کای مریدان از من این معلوم باد
- Ki İsa bana “Hep yakınlarından, arkadaşlarından ayrıl, tek ol,
- که مرا عیسی چنین پیغام کرد ** کز همه یاران و خویشان باش فرد
- Yüzünü duvara çevirip yalnızca otur, kendi varlığından da halveti ihtiyar et” diye vahyetti. 645
- روی در دیوار کن تنها نشین ** وز وجود خویش هم خلوت گزین
- Bundan sonra konuşmaya izin yok, bundan sonra dedikodu ile işim yok.
- بعد از این دستوری گفتار نیست ** بعد از این با گفت و گویم کار نیست
- Dostlar, elveda! Ben öldüm, yükümü dördüncü göğe ilettim.
- الوداع ای دوستان من مردهام ** رخت بر چارم فلک بر بردهام