English    Türkçe    فارسی   

1
709-733

  • Esasen manası olan meydana çıkar; çürümüş olan rüsvay olur, gider.
  • Ey surete tapan! Türü, manayı elde etmeye çalış! Çünkü mana suret tenine kanattır. 710
  • Mana ehliyle düş, kalk ki hem atâ ve ihsan elde edesin, hem de fetâ olasın.
  • Bu cisimde manasız can; hilâfsız, kılıf içinde tahta kılıç gibidir.
  • Kılıfta bulundukça kıymetlidir. Çıkınca yakmaya yarar bir alet olur.
  • Tahta kılıcı muharebeye götürme, ah-ü figane düşmemek için önce bir kere kontrol et;
  • Eğer tahtadansa, yürü, başkasını ara; eğer elmassa sevinerek ileri gel! 715
  • Elmas kılıç, velilerin silâh deposundandır. Onları görmek, size kimyadır.
  • Bütün bilenler, ancak ve ancak bunu böyle demişlerdir: bilen âlemlere rahmettir.
  • Nar alıyorsan gülen (çatlak) narı al ki onun gülmesi, sana tanesi olduğunu haber versin.
  • O ne mübarek gülmedir ki can kutusundaki inci gibi, ağızdan gönlü gösterir.
  • Mübarek olmayan gülme, lâlenin gülmesidir: Ağzını açınca kalbinin karalığını gösterir. 720
  • Gülen nar bahçeyi güldürür. Erler sohbeti de seni erlerden eder.
  • Katı taş ve mermer bile olsan, gönül sahibine erişirsen cevher olursun.
  • Temizlerin muhabbetini tâ canının içine dik. Gönlü hoş olanların muhabbetinden başka muhabbete gönül verme.
  • Ümitsizlik diyarına gitme, ümitler var. Karanlığa varma güneşler var.
  • Gönül, seni, gönül ehlinin diyarına; ten, seni su ve çamur hapsine çeker. 725
  • Agâh ol, bir gönüldeşten gönül gıdasını al, onunla gönlünü gıdalandır. Yürü, ikbali bir ikbal sahibinden öğren!
  • Mustafa salâvatullahi aleyh’in İncil’de anılan iyi vasıflarını ululamaları
  • İncil'de Mustafa’nın, o Peygamberler başının, o sefa denizinin adı vardı;
  • Sıfatları, şekli, savaşı, oruç tutuşu ve yiyişi anılmıştı.
  • Hıristiyan taifesi, o da, o hitaba geldikleri zaman sevap için,
  • Yüce adı öperler; lâtif vasfa yüz sürerlerdi. 730
  • Bu söylediğimiz fitne esnasında o taife, fitneden, kargaşalıktan emindiler.
  • Onlar, o emirlerin ve vezirin şerlerinden emin olup Ahmed adının sığınağında korunmuşlardı.
  • Onların nesli de çoğaldı. Ahmed’in nuru, bunlara yardım etti, yâr oldu.