- Mûsâ’nın Tanrısına ve Mûsâ’ya kaç; Firavun’luk ederek iman suyunu dökme!
- در خدای موسی و موسی گریز ** آب ایمان را ز فرعونی مریز
- Ahad ve Ahmed’e yapış, ey kardeş, ten Ebucehl’inden kurtul!
- دست را اندر احد و احمد بزن ** ای برادر واره از بو جهل تن
- O Yahudi padişahının, küçük bir çocukla bir kadını getirip, o çocuğu ateşe atması, çocuğun dile gelerek halkı ateşe atılmağa teşvik eylemesi
- به سخن آمدن طفل در میان آتش و تحریض کردن خلق را در افتادن به آتش
- O Yahudi, bir kadını çocuğuyla putun önüne getirdi, ateş yalımlanmıştı.
- یک زنی با طفل آورد آن جهود ** پیش آن بت و آتش اندر شعله بود
- Çocuğu, anasından alıp ateşe attı. Kadın korkup gönlünü imandan ayırdı.
- طفل از او بستد در آتش در فکند ** زن بترسید و دل از ایمان بکند
- Kadın, put önünde secde etmek isteyince çocuk ateş içinde “Ben ölmedim” diye haykırdı. 785
- خواست تا او سجده آرد پیش بت ** بانگ زد آن طفل إنی لم أمت
- “Ana, gel. Gerçi zahirde ateş içinde isem de ben burada iyiyim, hoşum.
- اندر آ ای مادر اینجا من خوشم ** گر چه در صورت میان آتشم
- Bu ateş; perde olarak zahirde bir gözbağıdır. Fakat hakikatte mana yakasından baş çıkarmış, zuhur etmiş bir rahmettir.
- چشم بند است آتش از بهر حجاب ** رحمت است این سر بر آورده ز جیب
- Ana, gel de Tanrı’nın burhanını gör ki bu suretle Hak haslarının zevk ve işaretini de göresin.
- اندر آ مادر ببین برهان حق ** تا ببینی عشرت خاصان حق
- Ana, hakikatte ateş olan, fakat zahiren suya benzeyen bir âlemden çık, bu ateşe gir de ateşe benzeyen suyu gör!
- اندر آ و آب بین آتش مثال ** از جهانی کاتش است آبش مثال
- Ateşe gir de ateş içinde gül ve yasemin bulan İbrahim’in sırlarını gör. 790
- اندر آ اسرار ابراهیم بین ** کاو در آتش یافت سرو و یاسمین
- Senden doğarken ölümü görüyordum, senden ayrılmaktan pek korkuyordum.
- مرگ میدیدم گه زادن ز تو ** سخت خوفم بود افتادن ز تو
- Hâlbuki senden doğunca havası hoş, rengi güzel bir âleme gelip dar bir zindandan kurtuldum.
- چون بزادم رستم از زندان تنگ ** در جهان خوش هوای خوب رنگ
- Şimdi şu ateş içindeki sükûn ve rahatı bulunca dünyayı ana rahmi gibi görmeye başladım.
- من جهان را چون رحم دیدم کنون ** چون در این آتش بدیدم این سکون
- Bu ateş içinde bir âlem gördüm ki her zerresinde bir İsâ nefesi var.
- اندر این آتش بدیدم عالمی ** ذره ذره اندر او عیسی دمی
- Şekli yok, kendisi var bir cihan… O zahiren var olan dünya ise sebatsız şekilden ibaret. 795
- نک جهان نیست شکل هست ذات ** و آن جهان هست شکل بیثبات
- Ana, analık hakkı için gel, gir… Bu ateşin ateşlik hassası yok.
- اندر آ مادر به حق مادری ** بین که این آذر ندارد آذری
- Ana, gel, gir… Tam talih ve devlet zamanı… Ana, gel, gir… Devleti elinden kaçırma.
- اندر آ مادر که اقبال آمده ست ** اندر آ مادر مده دولت ز دست
- O köpeğin kudretini gördün. Gel de bir de Tanrı’nın lütuf ve kudretini gör.
- قدرت آن سگ بدیدی اندر آ ** تا ببینی قدرت و لطف خدا
- Ben sana acıdığımdan ayağını çekiyorum, yoksa neşemden zaten seni kayıracak halde değilim.
- من ز رحمت میکشانم پای تو ** کز طرب خود نیستم پروای تو
- İçeri gel, başkalarını da çağır ki padişah ateş içine sofra kurmuştur. 800
- اندر آ و دیگران را هم بخوان ** کاندر آتش شاه بنهاده ست خوان
- Ey Müslümanlar, hepiniz ateşe girin; din lezzetinden başka her şey azaptan ibarettir.
- اندر آیید ای مسلمانان همه ** غیر عذب دین عذاب است آن همه
- Ey ahali, hepiniz yüzlerce baharı olan bu nasibe pervane gibi gelin, atılın!” diye bağırdı.
- اندر آیید ای همه پروانهوار ** اندر این بهره که دارد صد بهار
- O, cemaat ortasında böylece bağırmakta; halk, sesinden heybet içinde kalmaktaydı.
- بانگ میزد در میان آن گروه ** پر همیشد جان خلقان از شکوه
- Bunun üzerine kadın, erkek kendilerini, ihtiyarsız, ateşe atmağa başladılar.
- خلق خود را بعد از آن بیخویشتن ** میفگندند اندر آتش مرد و زن
- Hem de memur olmaksızın, kimse kendilerine cebretmeksizin. Yalnız dost aşkıyla… Çünkü sevgili, her acıya lezzet verir. 805
- بیموکل بیکشش از عشق دوست ** ز آن که شیرین کردن هر تلخ از اوست