English    Türkçe    فارسی   

1
919-943

  • Kapıyı kapadı, hâlbuki düşman evinin içindeydi. Firavunun hile ve tedbiri de işte buna benzer masallardandı.
  • O kin güdücü, yüz binlerce çocuk öldürdü; aradığıysa evinin içindeydi. 920
  • Mademki bizim gözümüzde birçok illet var; yürü, kendi görüşünü dostun görüşünde yok et!
  • Bizim görüşümüze bedel onun görüşü, ne güzel bir karşılıktır. Bütün maksatları onun görüşünde bulursun.
  • Çocuk; tutucu, koşucu değilken ancak babasının omzuna biner.
  • Fakat kuvvetlenip küstahlaşınca, elini, ayağını şuraya, buraya salmağa başlayınca hemen zahmet ve ıstıraba düşer.
  • Halkın canlar; el ayak sahibi olmazdan, beden kaydına düşmezden evvel vefadan sefaya uçuyordu. 925
  • Vakta ki “İniniz” emriyle hapsolundular, hiddet, hırs, kanaat ve zaruret kayıtlarına düştüler.
  • Biz Hakk’ın ayali ve süt isteyen yavrularıyız. (Peygamber) “Halk Tanrı ayalidir” dedi.
  • Gökten yağmur veren, rahmetiyle can vermeye kadirdir” dediler.
  • Aslanın yine çalışmayı tevekküle tercih etmesi
  • Aslan dedi ki: “Evet ama kulların Tanrısı bizim ayağımızın önüne bir merdiven koydu.
  • Dama doğru basamak basamak çıkmalı, burada Cebrî olmak ham tamahtır. 930
  • Ayağın var, nasıl olur da kendini topal edersin; elin var, neye pençeni saklarsın?
  • Efendi, kölenin eline beli verince söylemeden dileği malûm olur.
  • Bel gibi olan el de, Tanrı işaretlerindendir. Sonu düşünmek hassası da onun ibareleridir.
  • Tanrı’nın işaretlerini canına nakşederek ve o işarete vefakârlık ederek can verirsen.
  • Sana nice sır işaretleri bahşeyler; senden yükü kaldırır, seni iş güç sahibi eder. 935
  • Şimdi yük altındasın; Tanrı seni yükler, bindirir… Şimdi onun emrini kabul etmektesin; sonra seni makbul eder.
  • Şimdi onun emrini kabul etmişsin, sonra o emirleri söylersin. Şimdi vuslat arıyorsun, ondan sonra da vasıl olursun.
  • Tanrı’nın nimetine şükretmeye çalışmak kudrettir. Senin cebrîliğin ise o nimeti inkârdır.
  • Onun verdiği kudrete şükretmek kudretini artırır. Cebir ise nimeti elinden çıkarır.
  • Senin cebrîliğin yolda uyumaktır, uyuma; o kapıyı, o dergâhı görmedikçe uykuya dalma! 940
  • Ey dikkatsiz Cebrî! Sakın o meyvalı ağacın altından gayrı bir yerde uyuma.
  • Ki rüzgâr her anda dalları silkip başına çerez ve azık döksün.
  • Cebre inanmakla yol kesen haydutlar arasında uyumak müsavidir. Vakitsiz öten kuş nasıl olur da kurtulur?