English    Türkçe    فارسی   

1
994-1018

  • Bu bîatte ziyana düşmemek için kükremiş aslanla ahitlerde bulundular:
  • Zahmetsizce her günün kısmeti gelecek, aslanın başka bir teşebbüse ihtiyacı kalmayacaktı. 995
  • Kur’a kime isabet ederse günü gününe aslanın yanına sırtlan gibi o koşar, teslim olurdu.
  • Bu kadeh dönerek tavşana gelince; tavşan haykırdı: “Niceye dek bu zulüm?”
  • Aslana gitmekte geciktiğinden av hayvanlarının tavşana itiraz etmeleri
  • Hayvanlar dediler ki: “Bunca zamanlardır biz ahdimize vefa ederek can feda ettik.
  • Ey inatçı, bizim kötü bir adla anılmamıza sebep olma, aslan da incinmesin. Yürü, yürü; çabuk, çabuk!”
  • Tavşanın av hayvanlarına cevabı
  • Tavşan, “Dostlar, bana mühlet verin de hilemle siz de belâdan kurtulun. 1000
  • Benim hilemle canımız kurtulsun, bu hile, çocuklarımıza miras kalsın.
  • Her Peygamber, dünyada ümmetini böyle bir kurtuluş yerine davet etti.
  • Peygamberler, halk nazarında gözbebeği gibi küçük görünürlerdi ama felekten kurtuluş yolunu görmüşlerdi.
  • Halk, peygamberleri; gözbebeği gibi küçük gördü, gözbebeğinin manen büyüklüğünü kimse anlayamadı.”
  • Av hayvanlarının Tavşan'ın sözlerine itiraz etmeleri(fırat)
  • Hayvanlar ona “Ey eşek, kulak ver! Kendini tavşan kadrince tut, haddini aşma! 1005
  • Bu ne lâftır ki senden daha iyiler, dünyada onu hatırlarına bile getirmezler.
  • Ya gugurlandın yahut da kaza, bizim izimizde. Yoksa bu lâf, senin gibisine nerden yaraşacak?” dediler.
  • Tavşanın av hayvanlarına cevabı
  • Tavşan, “Dostlar, Hak bana ilham etti. Hakikaten zayıf birisi, kuvvetli bir rye ve tedbire nail oldu.
  • Hakk’ın arıya öğrettiğini, aslan ve ejderha bilemez.
  • Arı, teritaze balla dolu petekler yapar. Tanrı, ona, o ilimde kapı açtı. 1010
  • Hakk’ın, ipekböceğine öğrettiğini hiçbir fil bilir mi?
  • Toprağa mensup insan Hak’tan ilim öğrendi ve o bilgi ile yedinci kat göğe kadar bütün âlemi aydınlattı;
  • Tanrı’ya şüphe eden kişinin körlüğüne rağmen meleklerin adını, sanını unutturdu;
  • Altı yüz bin yıllık zahidin, o buzağının ağzını bağladı;
  • Bu suretle din bilgisi sütünü emmesine, o yüce ve sağlam köşkün etrafında dönüp dolaşmasına mâni oldu. 1015
  • Duygu ehlinin, yalnız zâhire itibar edenlerin bilgileri, o yüce bilgiden süt emenler için ağız bağıdır.
  • Gönül katresine bir inci düştü ki o inci denizlere; feleklere bile verilmemiştir.
  • Ey surete tapan! Niceye dek suret kaygısı? Senin manasız canın suretten kurtulmadı gitti.