- Bu Mesnevi bir müddet gecikti. Kanın süt olması için bir zaman lâzımdır.
- مدتی این مثنوی تاخیر شد ** مهلتی بایست تا خون شیر شد
- Bahtın yeni bir çocuk doğurmadıkça kan, tatlı süt haline gelmez. Bunu güzelce duy.
- تا نزاید بخت تو فرزند نو ** خون، نگردد شیر شیرین خوش شنو
- Hak Ziyası Hüsamettin, göğün yücesinden tekrar dizgin çevirince yine Mesnevi’ye başlandı.
- چون ضیاء الحق حسام الدین عنان ** باز گردانید ز اوج آسمان
- Hakikatler miracına gitmişti, o yüzden onun baharı olmadığı cihetle koncalar açılmamıştı.
- چون به معراج حقایق رفته بود ** بیبهارش غنچهها نشکفته بود
- Denizden tekrar kıyıya dönünce Mesnevi şiirinin çengi de düzeldi, çalınmaya başlandı. 5
- چون ز دریا سوی ساحل باز گشت ** چنگ شعر مثنوی با ساز گشت
- Ruhların cilâsı olan Mesnevi’ye, yeniden recebin on beşinci günü başlandı.
- مثنوی که صیقل ارواح بود ** باز گشتش روز استفتاح بود
- Bu alışverişe başlayış tarihi, (Hicri) 662 tarihiydi.
- مطلع تاریخ این سودا و سود ** سال اندر ششصد و شصت و دو بود
- Bir bülbül buradan uçup gitti, dönüp yine geri geldi. Bu manaları anlamak için doğanlaştı.
- بلبلی ز ینجا برفت و باز گشت ** بهر صید این معانی باز گشت
- Bu doğanın konağı, padişahın kolu olsun; bu kapı, halka ebediyen açık kalsın.
- ساعد شه مسکن این باز باد ** تا ابد بر خلق این در باز باد
- Bu kapının afeti, heva ve şehvettir. Yoksa burada daima şerbetler içilir durur. 10
- آفت این در هوا و شهوت است ** ور نه اینجا شربت اندر شربت است
- Bu ağzı kapa da o âlemi gör. O âleme gözbağı, boğaz ve ağızdır.
- این دهان بر بند تا بینی عیان ** چشم بند آن جهان حلق و دهان
- Ey ağız, sen esasen cehennemin bir alevisin! Ey cihan, sen zaten bir berzaha benzersin!
- ای دهان تو خود دهانهای دوزخی ** وی جهان تو بر مثال برزخی
- Baki nur, aşağılık dünyanın ardındadır. Saf süt, kan nehirlerinin ardındadır.
- نور باقی پهلوی دنیای دون ** شیر صافی پهلوی جوهای خون
- Oraya ihtiyarsız bir attın mı sütün karışır, kan haline gelir.
- چون در او گامی زنی بیاحتیاط ** شیر تو خون میشود از اختلاط
- Âdem peygamber, nefis zevkine bir adım attı, cennetin başköşesinden ayrılma zinciri, boğazına geçti. 15
- یک قدم زد آدم اندر ذوق نفس ** شد فراق صدر جنت طوق نفس
- Melek, Şeytandan kaçar gibi ondan kaçmaya başladı. Bir lokma ekmek için ne kadar gözyaşı döktü.
- همچو دیو از وی فرشته میگریخت ** بهر نانی چند آب چشم ریخت
- Gerçi cüret ettiği suç bir kıl kadardı. Fakat o kıl iki gözde bitmişti.
- گر چه یک مو بد گنه کاو جسته بود ** لیک آن مو در دو دیده رسته بود
- Âdem, kadim nur’un gözüydü. Gözde kıl, büyük bir dağ kesilir.
- بود آدم دیدهی نور قدیم ** موی در دیده بود کوه عظیم
- Eğer Âdem, o hususta meşverette bulunsaydı pişman olup özürler serdetmezdi.
- گر در آن آدم بکردی مشورت ** در پشیمانی نگفتی معذرت
- Çünkü bir akıl, başka bir akılla birleşti mi; kötü işe, kötü söze mani olur. 20
- ز آن که با عقلی چو عقلی جفت شد ** مانع بد فعلی و بد گفت شد
- Fakat nefis, başka bir nefisle dost olursa cüzi akıl muattal olur, bir işe yaramaz.
- نفس با نفس دگر چون یار شد ** عقل جزوی عاطل و بیکار شد
- Yalnızlıktan ümitsizliğe düşünce güneş gibi bir sevgilinin gölgesi altına gir.
- چون ز تنهایی تو نومیدی شوی ** زیر سایهی یار خورشیدی شوی
- Yürü, tez bir Allah dostu ara. Böyle yaptın mı, Allah, senin dostun olur.
- رو بجو یار خدایی را تو زود ** چون چنان کردی خدا یار تو بود
- Halvette oturup gözünü yuman da bunu yine dosttan öğrenmiştir.
- آن که در خلوت نظر بر دوخته ست ** آخر آن را هم ز یار آموخته ست
- Ağyardan halvet etmek gerek, yardan değil. Kürk, kışın işe yarar, baharın değil. 25
- خلوت از اغیار باید نه ز یار ** پوستین بهر دی آمد نه بهار