English    Türkçe    فارسی   

2
1015-1039

  • “Bu sınamayla onu da anladım, seni de. Senin canın kokmuş, onun ağzı. 1015
  • Ey kokuşuk canlı, uzak otur. O âmir olsun, sen onun memuru ol!”
  • Ulular bunun için “ Dünyada insanın rahatı, dilini korumasındadır” dediler.
  • “Riya ile tespih, külhanda biten yeşilliğe benzer” mealinde bir hadis vardır, bunu böyle bil ey ulu kişi!
  • Güzel ve iyi suret, bil ki kötü huyla beraber olunca bir kalp akça bile değmez!
  • Bil ki zahiri suret yok olur, fakat mana âlemi ebedidir, kalır. 1020
  • Testinin suretiyle ne vakte dek oynayıp duracaksın? Testinin nakşından geç, ırmağa, suya yürü.
  • Suretini gördün ama manadan gafilsin. Akıllıysan sedeften bir inci seç, çıkar.
  • Âlemdeki bu sedefe benzeyen kalıpların hepsi can denizinden diriyse de,
  • Her sedefte inci bulunmaz, gözünü aç da her birinin içine bak!
  • Onda ne var, bunda ne var? Onu anla. Çünkü o değerli inci nadir bulunur. 1025
  • Surete talip olursan (bu şuna benzer:) bir dağ, görünüşte büyüklük bakımından lâl’in yüzlerce mislidir.
  • Senin elin, ayağın, saçın, sakalın da gözünden yüzlerce defa daha büyüktür.
  • Fakat iki gözün, bütün azadan daha kıymetli olduğu meydandadır.
  • Gönlüne gelen bir tek düşünce yüzünden de yüzlerce cihan, bir anda baş aşağı devrilir gider.
  • Padişahın cismi, surette birdir ama yüz binlerce asker, arkasından koşar. 1030
  • Fakat o tertemiz padişahın şekli ve sureti de gizli bir fikre mahkûmdur.
  • Gör ki bu sayısız halk, bir tefekkür yüzünden yeryüzünde akıp giden sel gibidir.
  • Halk, o düşünceyi küçük ve ehemmiyetsiz görür ama sel gibi cihanı suya boğar, alıp götürür.
  • Âlem de her hünerin fikirle kaim olduğunu,
  • Evlerin, köşklerin, şehirlerin, dağların, sahraların, nehirlerin hep onda meydana geldiğini, 1035
  • Denizdeki balığın denizin vücuduyla yaşadığı gibi yerin de, denizin de, güneşin de, göğün de fikirle diri bulunduğunu mademki görmektesin.
  • Neden kör gibisin, neden ahmaklık ediyorsun, neden sence ten Süleyman gibi oluyor da fikir karınca gibi?
  • Gözüne dağ, büyük görünüyor da fikri fare gibi küçük, dağı kurt gibi büyük sanıyorsun.
  • Âlem, gözünde pek korkunç, pek büyük görünmekte… Buluttan, gökten, gök gürlemesinden ürküp korkuyor, tir, tir titriyorsun.