- Zaten iş, tenden önce olan iştir. Sonradan meydana gelenlerden geç!
- کار آن دارد که پیش از تن بده ست ** بگذر از اینها که نو حادث شده ست
- İş arifindir. Çünkü arif, şaşı değildir. Gözü, ilk ekilen şeyleri görür.
- کار عارف راست کاو نه احول است ** چشم او بر کشتهای اول است
- Buğday mı ekildi, arpa mı? Gece, gündüz gözü ondadır. Gece, neye gebeyse onu doğurur.
- آن چه گندم کاشتندش و آن چه جو ** چشم او آن جاست روز و شب گرو
- Bunu menetmek için yapılan hileler, başvurulan tedbirler havadan ibaret!
- آنچ آبست است شب جز آن نزاد ** حیلهها و مکرها باد است باد
- Allah’ın takdirini, kendi tedbirinden üstün gören kişi, nasıl olur da kendi tedbirleriyle gönlünü avutabilir? 1055
- کی کند دل خوش به حیلتهای گش ** آن که بیند حیلهی حق بر سرش
- Aklına, tedbirine güvense tuzak içinde olduğu halde tuzak kurar, fakat canına andolsun, ne bu kurtulur, ne o!
- او درون دام دامی مینهد ** جان تو نه این جهد نه آن جهد
- Yüzlerce çayır, çimen bitse de, dökülse de sonun da yine Allah’ın ektiği çıkar!
- گر بروید ور بریزد صد گیاه ** عاقبت بر روید آن کشتهی اله
- Ekilmiş ekinin üstüne ekin ekerler ama bu ikincisi fânidir, ilki doğrudur, ilki yerindedir.
- کشت نو کارید بر کشت نخست ** این دوم فانی است و آن اول درست
- İlk ekin kemal bulur, seçilip toplanır. İkinci tohumsa bozulur, çürüyüp gider.
- تخم اول کامل و بگزیده است ** تخم ثانی فاسد و پوسیده است
- Sevgilinin huzurunda tedbirini terk et; filvaki tedbiri de onun tedbirinden, onun kaderinden doğmadır ya! 1060
- افکن این تدبیر خود را پیش دوست ** گر چه تدبیرت هم از تدبیر اوست
- Hakk’ın yücelttiği iş, işe yarar. Nihayet biten, ilk ekilendir.
- کار آن دارد که حق افراشته ست ** آخر آن روید که اول کاشته ست
- Mademki sevgiliye esirsin, ey âşık ektiğini onun için ek!
- هر چه کاری از برای او بکار ** چون اسیر دوستی ای دوستدار
- Hırsız nefsin etrafında dolaşma, onun işine bulaşma. Bir iş, Hakk’ın işi değil mi? Hiçtir hiç!
- گرد نفس دزد و کار او مپیچ ** هر چه آن نه کار حق هیچ است هیچ
- Kıyamet günü gelmeden, gece hırsızı, mal sahibinin yanında rüsvay olmadan bu işten vazgeç.
- پیش از آن که روز دین پیدا شود ** نزد مالک دزد شب رسوا شود
- Hilelerle, tedbirlerle çalınmış olan malın vebali adalet günü çalan adamın boynunda kalır. 1065
- رخت دزدیده به تدبیر و فنش ** مانده روز داوری بر گردنش
- Yüz binlerce akıl, bir araya gelip onun tuzağına aykırı bir tuzak kurmak isterler, kurarlar da.
- صد هزاران عقل با هم بر جهند ** تا به غیر دام او دامی نهند
- Kurdukları tuzağı pek kuvvetli pek yerinde ve kâfi bulurlar ama bir çöp parçası rüzgâra nasıl dayanabilir?
- دام خود را سختتر یابند و بس ** کی نماید قوتی با باد خس
- Eğer sen “Şu halde varlığın ne faydası var?” dersen senin bu sualinde fayda var mı inatçı adam?
- گر تو گویی فایدهی هستی چه بود ** در سؤالت فایده هست ای عنود
- Sualinde fayda yoksa bu abes ve faydasız suali niye dinleyeyim?
- گر ندارد این سؤالت فایده ** چه شنویم این را عبث بیعایده
- Eğer birçok faydaları varsa neden bu cihan faydasız olsun öyle ise? 1070
- ور سؤالت را بسی فاییدههاست ** پس جهان بیفایده آخر چراست
- Cihan, bir cihetten faydasız, başka bir cihetten faydalarla dopdoludur.
- ور جهان از یک جهت بیفایده ست ** از جهتهای دگر پر عایده ست
- Sana faydalı olan şey, bana faydasızsa. Mademki sence faydalı, onun yapmaktan geri durma.
- فایدهی تو گر مرا فاییده نیست ** مر ترا چون فایده ست از وی مه ایست
- Yusuf’un güzelliği kardeşlerince abesti, lüzumsuzdu.. Fakat bütün bir âleme faydalıydı.
- حسن یوسف عالمی را فایده ** گر چه بر اخوان عبث بد زایده
- Davut’un sesi kadar güzeldi ama güzel sesten anlamayanlar dinlemek istemezlerdi.
- لحن داودی چنان محبوب بود ** لیک بر محروم بانگ چوب بود
- Nil nehrinin suyu, Abıhayattan daha hoştu, daha feyizliydi. Fakat nasipsiz ve münkir olanlara kandı. 1075
- آب نیل از آب حیوان بد فزون ** لیک بر محروم و منکر بود خون