English    Türkçe    فارسی   

2
1095-1119

  • İnsan, yeşilliğe baksa gönlü hoşlanır, gamı gider, neşelenir. 1095
  • Canımız neşelenirse bizden iyilikler, ihsanlar doğar.
  • Güzelce, dilediğimiz gibi gezdik, eğlendik mi karnımız acıkır, iştahımız artar.
  • Rengin kızarması karanlıktandır. Kan da hoş ve gül renkli güneştendir.
  • Renklerin en güzeli kırmızı renktir. O renk de güneştendir, güneşten meydana gelir.
  • Zuhale karîn olan her yer çoraklaşır, oraya ekin ekilemez. 1100
  • Bir şeyin bir şeyle birleşmesi, kuvvetin halindeki fiili meydana çıkarır; Şeytan’ın münafıkla birleşmesi gibi.
  • Bu manalara, dokuzuncu kat gökten yüce derecesiz dereceler, mekânsız yücelikler vardır.
  • Halkın makamı, derecesi ariyettir. Fakat Emir Âlemi olan Melekût diyarının makam ve derecesi aslidir.
  • Hâlbuki halk, makam ve derece için aşağılıklara katlanır, bayağı hallere düşer, yücelik ümidiyle horluktan lezzet alır, hoşlanır!
  • On günlük yücelik için zilleti çekerler, gam ve gussa ile boyunlarını iğ gibi ipince bir hale korlar. 1105
  • Nasıl oluyor da benim bulunduğum yere, bu yücelikten aydın güneş olduğum mekâna gelmiyorlar?
  • Güneşin doğduğu yer, kapkara bir burçtur. Bizim güneşimizse doğu yerlerinden dışarıdır!
  • Onun doğduğu yer, zerrelerine nispetle doğu yeridir. Hâlbuki zatı ne doğar, ne dolunur!
  • Onun arta kalan zerreleri olan bizler de iki cihanda gölgesiz bir güneşiz.
  • Ne şaşılacak şey! Böyle olduğu halde yine Şems’in etrafında dönüp dolaşmaktayım. Buna sebep de yine Şems’in ışığı, aydınlığı! 1110
  • Şems, hem sebepleri, vesileleri meydana getirmede, hem de sebepler, vesileler ona erişememekte!
  • Yüz binlerce defa ümidimi kestim. Kimden mi? Şems’ten. Buna inanır mısınız?
  • Ben güneşten ümidimi keseyim, balık suya sabretsin! Bu sözüme inanma sakın!
  • Ümitsizliğe düşersem ümitsizliğimde güneşin işidir, onun tecellisidir ey Hasan!
  • Sanat, nasıl olur da sanatkârdan ayrılır? Hiç var olan, varlıktan başka bir yerde otlar mı? 1115
  • Bütün varlıklar bu bahçede yayılır. İster Burak olsun, ister Arap atları, ister eşek!
  • Fakat bu hareketlerin bu denizden olduğunu görmeyen, her an yeni bir mihraba yüz çevirir.
  • O, tatlı denizden acı su içe, içe nihayet o acı su, gözünü kör etmiştir.
  • Deniz “ Ey kör, benden sağ elinle su iç de gözün açılsın” der.