English    Türkçe    فارسی   

2
1145-1169

  • Hırsından balçığı pekmez gibi yer. Ayıya kuyruğunuzu kaptırmayın. 1145
  • او خورد از حرص طین را همچو دبس ** دنبه مسپارید ای یاران به خرس‏
  • Bizim gibi saf kişileri yoldan çıkarmak için padişahtan, padişahın elinden dem vurmakta.
  • لاف از شه می‏زند وز دست شاه ** تا برد او ما سلیمان را ز راه‏
  • Bir kuşcağız, hiç padişahla düşüp kalkar mı? Bir parçacık aklınız varsa dinlemeyin bu sözü,
  • خود چه جنس شاه باشد مرغکی ** مشنوش گر عقل داری اندکی‏
  • O, padişahın cinsinden mi, vezirin cinsinden mi? Hiç sarımsakla badem helvası yenir mi?
  • جنس شاه است او و یا جنس وزیر ** هیچ باشد لایق لوزینه سیر
  • Padişah, adamlarıyla beni arıyor demesi de hilesinden, fendinden.
  • آن چه می‏گوید ز مکر و فعل و فن ** هست سلطان با حشم جویای من‏
  • Bu, kabul edilmeyecek bir malihulya. Bu, olmayacak bir lâf, ahmak aldatmak için kurulmuş bir tuzak! 1150
  • اینت مالیخولیای ناپذیر ** اینت لاف خام و دام گول گیر
  • Kim buna inanırsa ahmaklığından inanır. Zayıf bir kuşcağızın padişahla ne münasebeti olabilir?
  • هر که این باور کند از ابلهی است ** مرغک لاغر چه در خورد شهی است‏
  • En aşağı bir baykuş, onun beynine vursa ona padişahtan yardımcı gelecek ha! Hani, nerede?” demekteydi.
  • کمترین جغد ار زند بر مغز او ** مر و را یاری‏گری از شاه کو
  • Doğan dedi ki: “ Benim bir tüyüm bile kopsa padişah, baykuş yuvasının kökünü kazır.
  • گفت باز ار یک پر من بشکند ** بیخ جغدستان شهنشه بر کند
  • Baykuş kim oluyor ki? Bir doğan bile beni incitir, gönlümü kırar, bana cefa ederse,
  • جغد چه بود خود اگر بازی مرا ** دل برنجاند کند با من جفا
  • Padişah; her yokuşta her inişte doğan başlarından harmanlar yapar, tepeler yüceltir. 1155
  • شه کند توده به هر شیب و فراز ** صد هزاران خرمن از سرهای باز
  • Benim bekçim, onun inayetleridir. Nereye varırsam padişah arkamdadır.
  • پاسبان من عنایات وی است ** هر کجا که من روم شه در پی است‏
  • Hayalim, padişahın gönlündedir. O, bensiz duramaz.
  • در دل سلطان خیال من مقیم ** بی‏خیال من دل سلطان سقیم‏
  • Padişah beni uçurunca onun ziyası gibi gönül yücelerinde uçarım.
  • چون بپراند مرا شه در روش ** می‏پرم بر اوج دل چون پرتوش‏
  • Ay gibi güneş gibi uçup gök perdelerini aşarım.
  • همچو ماه و آفتابی می‏پرم ** پرده‏های آسمانها می‏درم‏
  • Akılların aydınlığı, benim fikrimden; göklerin halk edilmesi, benim yüzümdendir. 1160
  • روشنی عقلها از فکرتم ** انفطار آسمان از فطرتم‏
  • Öyle bir doğanım ki Hüma bile bana hayran olur. Baykuş kim oluyor ki sırımı bilsin.
  • بازم و حیران شود در من هما ** جغد که بود تا بداند سر ما
  • Padişah, benim kurtulmam için zindanı açtı, Yüz binlerce mahpusu azat etti.
  • شه برای من ز زندان یاد کرد ** صد هزاران بسته را آزاد کرد
  • Bir zamancağız beni baykuşlara hemdem etti de benim yüzümden baykuşları doğanlaştırdı.
  • یک دمم با جغدها دمساز کرد ** از دم من جغدها را باز کرد
  • Ne mutlu o doğana ki uçuşuma uyar; talihi yâr olur da sırrımı anlar.
  • ای خنک جغدی که در پرواز من ** فهم کرد از نیک بختی راز من‏
  • Bana yapışın da doğan olun, baykuşsanız bile doğanlaşın! 1165
  • در من آویزید تا نازان شوید ** گر چه جغدانید شهبازان شوید
  • Böyle bir padişaha sevgili olan nereye düşerse, düşsün, nasıl olur da garip olur.?
  • آن که باشد با چنان شاهی حبیب ** هر کجا افتد چرا باشد غریب‏
  • Padişah kimin derdine derman olursa o, ney gibi feryat eder, sessiz sedasız kalmaz.
  • هر که باشد شاه دردش را دوا ** گر چو نی نالد نباشد بی‏نوا
  • Ben mülk sahibiyim, başkasının sofrasına oturup yemeğini yemiyorum. Padişah, uzaktan benim davulumu çalmakta, nöbetimi vurmakta.
  • مالک ملکم نیم من طبل خوار ** طبل بازم می‏زند شه از کنار
  • Benim davulumu döğen “İrciî” sesidir. Benimle dâvaya girişenlerin rağmine şahidim, Allah’tır.
  • طبل باز من ندای ارجعی ** حق گواه من به رغم مدعی‏