English    Türkçe    فارسی   

2
1148-1172

  • O, padişahın cinsinden mi, vezirin cinsinden mi? Hiç sarımsakla badem helvası yenir mi?
  • Padişah, adamlarıyla beni arıyor demesi de hilesinden, fendinden.
  • Bu, kabul edilmeyecek bir malihulya. Bu, olmayacak bir lâf, ahmak aldatmak için kurulmuş bir tuzak! 1150
  • Kim buna inanırsa ahmaklığından inanır. Zayıf bir kuşcağızın padişahla ne münasebeti olabilir?
  • En aşağı bir baykuş, onun beynine vursa ona padişahtan yardımcı gelecek ha! Hani, nerede?” demekteydi.
  • Doğan dedi ki: “ Benim bir tüyüm bile kopsa padişah, baykuş yuvasının kökünü kazır.
  • Baykuş kim oluyor ki? Bir doğan bile beni incitir, gönlümü kırar, bana cefa ederse,
  • Padişah; her yokuşta her inişte doğan başlarından harmanlar yapar, tepeler yüceltir. 1155
  • Benim bekçim, onun inayetleridir. Nereye varırsam padişah arkamdadır.
  • Hayalim, padişahın gönlündedir. O, bensiz duramaz.
  • Padişah beni uçurunca onun ziyası gibi gönül yücelerinde uçarım.
  • Ay gibi güneş gibi uçup gök perdelerini aşarım.
  • Akılların aydınlığı, benim fikrimden; göklerin halk edilmesi, benim yüzümdendir. 1160
  • Öyle bir doğanım ki Hüma bile bana hayran olur. Baykuş kim oluyor ki sırımı bilsin.
  • Padişah, benim kurtulmam için zindanı açtı, Yüz binlerce mahpusu azat etti.
  • Bir zamancağız beni baykuşlara hemdem etti de benim yüzümden baykuşları doğanlaştırdı.
  • Ne mutlu o doğana ki uçuşuma uyar; talihi yâr olur da sırrımı anlar.
  • Bana yapışın da doğan olun, baykuşsanız bile doğanlaşın! 1165
  • Böyle bir padişaha sevgili olan nereye düşerse, düşsün, nasıl olur da garip olur.?
  • Padişah kimin derdine derman olursa o, ney gibi feryat eder, sessiz sedasız kalmaz.
  • Ben mülk sahibiyim, başkasının sofrasına oturup yemeğini yemiyorum. Padişah, uzaktan benim davulumu çalmakta, nöbetimi vurmakta.
  • Benim davulumu döğen “İrciî” sesidir. Benimle dâvaya girişenlerin rağmine şahidim, Allah’tır.
  • Padişahın cinsinden değilim, hâşa, bunu iddia etmiyorum. Fakat onun tecellisiyle, onun nuruna sahibim. 1170
  • Cins oluş, sade şekil ve zat bakımından değildir. Su, nebatta toprağın cinsinden sayılır.
  • Rüzgâr, ateşi yaktığı, yanmasına yardım ettiği için rüzgârın cinsi demektir. Nihayet şarap, tabiata neşe verdiğinden onun cinsidir.