- Bir eğri kıl gökyüzüne perde olursa bütün vücudun eğri olunca halin ne olur? 120
- موی کج چون پردهی گردون بود ** چون همه اجزات کج شد چون بود
- Her cüz’ünü doğrulara uyup doğrult. Ey doğru yola giden, o eşikten baş çekme!
- راست کن اجزات را از راستان ** سر مکش ای راست رو ز آن آستان
- Teraziyi, terazi doğrulttuğu gibi terazinin değerini azaltan da yine terazidir.
- هم ترازو را ترازو راست کرد ** هم ترازو را ترازو کاست کرد
- Doğru olmayanlarla tartılan eksikliğe düşer, aklı şaşar kalır.
- هر که با ناراستان هم سنگ شد ** در کمی افتاد و عقلش دنگ شد
- Yürü, kâfirlere karşı şiddetli ol; ağyarın dostluğuna toprak saç!
- رو أشداء علی الکفار باش ** خاک بر دل داری اغیار پاش
- Ağyarın başına kılıç kesil; kendine gel; tilkilik etme, aslan ol. 125
- بر سر اغیار چون شمشیر باش ** هین مکن روباه بازی شیر باش
- Ki dostlar gayretleri yüzünden senden kesilmesinler! Çünkü o dikenler, bu güle düşmandır.
- تا ز غیرت از تو یاران نگسلند ** ز آنکه آن خاران عدوی این گلند
- Ateşe üzerlik tohumu serper gibi kurtların başına ateş serp; çünkü o kurtlar, Yusuf’un düşmanlarıdır.
- آتش اندر زن به گرگان چون سپند ** ز آن که آن گرگان عدوی یوسفند
- Kendine gel, Şeytan sana “babasının canı” der bu suretle o lain seni aldatır.
- جان بابا گویدت ابلیس هین ** تا به دم بفریبدت دیو لعین
- Bu kara yüzlü, babana da bu şeytanlığı yaptı. Âdem’i de mat etti.
- این چنین تلبیس با بابات کرد ** آدمی را این سیه رخ مات کرد
- Bu kuzgun, satranç başın da çeviktir. Yarı uykulu gözle kuzgunu doğan görme! 130
- بر سر شطرنج چست است این غراب ** تو مبین بازی به چشم نیم خواب
- Çünkü o kadar çok oyunlar bilir ki boğazında bir çöp gibi kalakalır.
- ز آن که فرزین بندها داند بسی ** که بگیرد در گلویت چون خسی
- Onun çöpü boğazlarda durur. O çöp nedir? Mevki ve mal sevdası.
- در گلو ماند خس او سالها ** چیست آن خس مهر جاه و مالها
- Ey kararsız kişi, mal çöpten ibarettir. Ama boğazındaysa Abıhayatı içirmez.
- مال خس باشد چو هست ای بیثبات ** در گلویت مانع آب حیات
- Malını, düzenbaz bir düşman çalacak olsa bir yol keseni, başka bir yol kesen dolandırmış demektir.
- گر برد مالت عدوی پر فنی ** ره زنی را برده باشد ره زنی
- Bir yılancının başka bir yılancıdan yılan çalması
- دزدیدن مارگیر ماری را از مارگیری دیگر
- Bir hırsızcağız, bir yılan oynatıcısının yılanını çaldı. Aptallığından onu ganimet saymaktaydı. 135
- دزدکی از مارگیری مار برد ** ز ابلهی آن را غنیمت میشمرد
- Yılancı, yılanın zehirlemesinden kurtuldu. Yılan da hırsızını ağlatıp inleterek öldürdü.
- وارهید آن مارگیر از زخم مار ** مار کشت آن دزد او را زار زار
- Yılancı, o ölü adamı görüp tanıdı, “Onu benim yılanım öldürdü, canından etti.
- مارگیرش دید پس بشناختش ** گفت از جان مار من پرداختش
- Hırsızı bulayım da yılanımı ondan alayım diye dua edip duruyordum, gönlüm yılanımı bulmayı istiyordu.
- در دعا میخواستی جانم از او ** کش بیابم مار بستانم از او
- Allah’a şükürolsun ki o dua kabul edilmedi. Ben duamın kabul edilmeyişini ziyan sandım ama bana faydaymış” dedi.
- شکر حق را کان دعا مردود شد ** من زیان پنداشتم آن سود شد
- Nice dualar vardır ki ziyanın, helâk olmanın ta kendisidir. Pak Allah, onları kereminden kabul etmez. 140
- بس دعاها کان زیان است و هلاک ** وز کرم مینشنود یزدان پاک
- İsa Aleyhisselâm’ın yoldaşının İsa’dan kemikleri diriltmesini istemesi
- التماس کردن همراه عیسی علیه السلام زنده کردن استخوانها را از او
- İsa ile bir ahmak yoldaş oldu. Gözüne yol üstünde ölü kemikleri erişince,
- گشت با عیسی یکی ابله رفیق ** استخوانها دید در حفرهی عمیق
- Yoldaş, ölüleri diriltmek için okuduğun o yüce adı,
- گفت ای همراه آن نام سنی ** که بدان تو مرده را زنده کنی
- Bana da mutlaka öğret de bir iyilikte bulunayım, o adı okuyup kemiklere can vereyim” dedi.
- مر مرا آموز تا احسان کنم ** استخوانها را بدان با جان کنم
- İsa dedi ki: ”Sus! Bu senin işin değil. Senin nefeslerinin, senin sözünün harcı değil!
- گفت خامش کن که آن کار تو نیست ** لایق انفاس و گفتار تو نیست