- Ne mutlu o kişiye ki gençlik çağını ganimet bilir de borcunu öder. 1215
- ای خنک آن را که او ایام پیش ** مغتنم دارد گزارد وام خویش
- Kudretli olduğu günlerde sıhhatli, güçlü, kuvvetli bulunduğu zamanlarda bu işi başarır.
- اندر آن ایام کش قدرت بود ** صحت و زور دل و قوت بود
- Çünkü gençlik çağı, yemyeşil, terütaze bir bahçe gibi esirgemeksizin meyveleri yetiştirir.
- و آن جوانی همچو باغ سبز و تر ** میرساند بیدریغی بار و بر
- Genç adamın kuvvet ve şehvet çeşmeleri akıp durur. Bedenin zeminini onlarla yeşertir.
- چشمههای قوت و شهوت روان ** سبز میگردد زمین تن بدان
- Gençlik; mamur, tavanı adamakıllı yüksek, dört duvarı sapasağlam bir eve benzer.
- خانهی معمور و سقفش بس بلند ** معتدل ارکان و بیتخلیط و بند
- Ne mutlu o kişiye ki ihtiyarlık günleri gelip çatmadan, boynunu liften yapılmış iple bağlamadan… 1220
- پیش از آن که ایام پیری در رسد ** گردنت بندد به حبل من مسد
- Toprak çoraklaşıp akmadan, kaymadan işini başarmıştır. Çünkü çorak yerden güzel nebatat asla yetişmez.
- خاک شوره گردد و ریزان و سست ** هرگز از شوره نبات خوش نرست
- İhtiyarın gücü, kuvveti kesilir, şehvet suyu akmaz olur. Kendisinden de faydalanmaz, başkalarına da faydası dokunmaz.
- آب زور و آب شهوت منقطع ** او ز خویش و دیگران نامنتفع
- Kaşları eyer kuskunu gibi aşağı düşer, gözü yaşarır, görmez olur.
- ابروان چون پالدم زیر آمده ** چشم را نم آمده تاری شده
- Yüzü buruşur, kertenkele sırtına döner. Söz söyleyemez, tat alamaz olur, dişleri bir şey kesmez bir hale gelir.
- از تشنج رو چو پشت سوسمار ** رفته نطق و طعم و دندانها ز کار
- Gün geçip gitmiş, akşam çağı gelip çatmış, leş gibi beden topallamakta, yolsa uzun. İş görülecek yer yıkık iş işten geçmiş.. 1225
- روز بیگه لاشه لنگ و ره دراز ** کارگه ویران عمل رفته ز ساز
- Kötü huyların kökleri kuvvetlenmiş, onu kökünden söküp çıkarma kuvveti de azalmış!
- بیخهای خوی بد محکم شده ** قوت بر کندن آن کم شده
- Valinin, yola diken ekene “Yola diktiğin dikenleri sök” diye emir vermesi
- فرمودن والی آن مرد را که این خار بن را که نشاندهای بر سر راه بر کن
- Bu iş, o tatlı sözlü, fakat kötü huylu adamın yol üstüne diken dikmesine benzer.
- همچو آن شخص درشت خوش سخن ** در میان ره نشاند او خار بن
- Yoldan geçenler ona darılmaya başladılar, bu dikenleri sök diye bir hayli söylediler, fakat fayda etmedi.
- ره گذریانش ملامتگر شدند ** بس بگفتندش بکن این را نکند
- Her an o dikenler çoğalmakta, halkın ayağı dikenler yüzünden kanamaktaydı.
- هر دمی آن خار بن افزون شدی ** پای خلق از زخم آن پر خون شدی
- Halkın elbisesi dikenlerden yırtılmakta, yoksulların ayakları paramparça olmaktaydı. 1230
- جامههای خلق بدریدی ز خار ** پای درویشان بخستی زار زار
- Vali, ona “Mutlaka bunları sök” dedikçe. “ Evet, bir gün sökerim” diyordu.
- چون به جد حاکم بدو گفت این بکن ** گفت آری بر کنم روزیش من
- Bir müddet “Yarın, yarın” diye vade verip durdu. Bu müddet için de diktiği dikenler kökleşti, kuvvetlendi.
- مدتی فردا و فردا وعده داد ** شد درخت خار او محکم نهاد
- Vali, bir gün “ Ey vadin de durmayan, beri gel, emrettiğimiz işi sürüncemede bırakma” dedi.
- گفت روزی حاکمش ای وعده کژ** پیش آ در کار ما وا پس مغژ
- Adam dedi ki: Babacığım, bir hayli gün var, bugün olmazsa yarın! ”Vali “ Hayır, acele davran, işi savsaklama.
- گفت الایام یا عم بیننا ** گفت عجل لا تماطل دیننا
- Sen bu işi yarın görürüm diyorsun ama şunu bil ki gün geçtikçe, 1235
- تو که میگویی که فردا این بدان ** که به هر روزی که میآید زمان
- O dikenler daha ziyade yeşeriyor, dikeni sökecek de ihtiyarlayıp âciz bir hale geliyor.
- آن درخت بد جوانتر میشود ** وین کننده پیر و مضطر میشود
- Diken kuvvetlenmekte, büyümekte, diken sökecekse ihtiyarlamakta, kuvvetten düşmekte.
- خار بن در قوت و برخاستن ** خار کن در پیری و در کاستن
- Diken her gün, her an yeşerip tazelenmekte. Diken her gün perişan bir hale gelmekte, kuruyup kalmakta!
- خار بن هر روز و هر دم سبز و تر ** خار کن هر روز زار و خشکتر
- O daha ziyade gençleşiyor, sen daha fazla ihtiyarlıyorsun. Çabuk ol, zamanını geçirme” dedi.
- او جوانتر میشود تو پیرتر ** زود باش و روزگار خود مبر