- Hulâsa halîm Yakup, Yusuf’a bir şey yapmasın diye bu kurttan daima korkar.
- لاجرم زین گرگ یعقوب حلیم ** داشت بر یوسف همیشه خوف و بیم
- Zahiri kurt, Yusuf’un etrafında dönüp dolaşmadı. Fakat bu haset, işlediği işle kurtları da geçti!
- گرگ ظاهر گرد یوسف خود نگشت ** این حسد در فعل از گرگان گذشت
- Bu haset kurdu, Yusuf’u yaraladı da “ Biz onu elbiselerimizin başında bırakmış, gitmiştik, kurt kapmış” diye tatlı sözlerle özür serdetti. 1410
- رحم کرد این گرگ و ز عذر لبق ** آمده که إنا ذهبنا نستبق
- Bu hile, yüz binlerce kurtta bile yok Hele dur, bak, bu kurt sonunda nasıl rüsvay olur!
- صد هزاران گرگ را این مکر نیست ** عاقبت رسوا شود این گرگ بیست
- Ondan dolayı herkesin yaptığı kötülüğün zararını göreceği gün hasetçiler, muhakkak kurt şeklinde haşredileceklerdir.
- ز انکه حشر حاسدان روز گزند ** بیگمان بر صورت گرگان کنند
- Hırsla dolu aşağılık ve haram yiyici kişi, o sayı günü domuz şeklinde,
- حشر پر حرص خس مردار خوار ** صورت خوکی بود روز شمار
- Zina edenler, avret yerleri kokarak, şarap içenler, ağızları kokarak dirilirler.
- زانیان را گند اندام نهان ** خمر خواران را بود گند دهان
- Gönüllerin duyduğu o gizli koku, mahşerde açığa çıkar, duyulur. 1415
- گند مخفی کان به دلها میرسید ** گشت اندر حشر محسوس و پدید
- İnsanın varlığı bir ormana benzer. O deme agâhsan çekin bu varlıktan çekin!
- بیشهای آمد وجود آدمی ** بر حذر شو زین وجود ار ز آن دمی
- Vücudumuzda binlerce kurt, binlerce domuz. Temiz, pis, güzel, çirkin binlerce sıfat var.
- در وجود ما هزاران گرگ و خوک ** صالح و ناصالح و خوب و خشوک
- Herhangi huy galipse hüküm, onundur. Maden de altın bakırdan fazlaysa o maden altın sayılır.
- حکم آن خور است کان غالبتر است ** چون که زر بیش از مس آید آن زر است
- Vücudunda hangi huy galipse o huyun suretine göre haşredilmen gerekir.
- سیرتی کان بر وجودت غالب است ** هم بر آن تصویر حشرت واجب است
- İnsan da bir an olur, kurtluk zuhur eder, bir an olur, ay gibi Yusuf yüzlü bir güzel haline gelir. 1420
- ساعتی گرگی در آید در بشر ** ساعتی یوسف رخی همچون قمر
- İyiliklerle kinler gizli bir yolda gönüllerden gönüllere gidip durmaktadır.
- میرود از سینهها در سینهها ** از ره پنهان صلاح و کینهها
- Hatta insandan, öküzle eşek bile bilgi sahibi olur, akıllanır, hüner elde eder.
- بلکه خود از آدمی در گاو و خر ** میرود دانایی و علم و هنر
- Serkeş at, rahvan bir hale gelir, alışır. Ayı oynar, keçi de selâm verir.
- اسب سکسک میشود رهوار و رام ** خرس بازی میکند بر هم سلام
- Köpeğe insanın huyu geçer, nihayet çoban olur, av, avlar yahut sürüyü korur.
- رفت اندر سگ ز آدمیان هوس ** تا شبان شد یا شکاری یا حرس
- Eshabı Kehf’in köpeğine onlardan öyle bir huy sirayet etti ki sonunda Allah’ı aramaya koyuldu. 1425
- در سگ اصحاب خوبی ز ان وفود ** رفت تا جویای الله گشته بود
- Kalpte her an bir çeşit şey baş gösterir. İnsan bazen şeytanlaşır, bazen melekleşir. Bazen tuzak kesilir, bazen yırtıcı hayvan!
- هر زمان در سینه نوعی سر کند ** گاه دیو و گه ملک گه دام و دد
- Aslanların bildiği o acayip ormandan, gönüller tuzağına gizli bir yolu bulunan o meşelikten,
- ز آن عجب بیشه که شیر آگه است ** تا به دام سینهها پنهان ره است
- İçten içe hırsızlık et, can mercanını çal! Ey köpekten aşağı, ariflerin gönüllerinden o mercanı elde et.
- دزدیی کن از درون مرجان جان ** ای کم از سگ از درون عارفان
- Mademki hırsızlık ediyorsun, bari lâtif inciyi çal! Mademki hamallık ediyorsun, bari yüce bir yük yüklen!
- چون که دزدی باری آن در لطیف ** چون که حامل میشوی باری شریف
- Müritlerin, Zünnun’un deli olmayıp mahsustan öyle göründüğünü anlamaları
- فهم کردن مریدان که ذو النون دیوانه نشده است قاصد کرده است
- Dostlar Zünnun’un bu işinde düşünceye daldılar, zindana gittiler, bu hal hususunda konuşup fikirlerini söylemeye başladılar: 1430
- دوستان در قصهی ذو النون شدند ** سوی زندان و در آن رایی زدند
- Dediler ki: “Bunu herhalde kasten yapıyor. Bunda bir hikmet var. O bu dinle bir kıbledir, bir delildir.
- کاین مگر قاصد کند یا حکمتی است ** او در این دین قبلهای و آیتی است
- Ona delilik hükmetsin, o çaldırsın. İmkân mı var? Böyle bir şey onun deniz gibi hudutsuz aklından ne kadar uzak!
- دور دور از عقل چون دریای او ** تا جنون باشد سفه فرمای او