- Tane tapan sersem akıldan usanmış da bu yüzden mahsus kendisini deli göstermiştir.” 1435
- او ز عار عقل کند تن پرست ** قاصدا رفته ست و دیوانه شده ست
- Maden de der ki: “Yiğit, beni bağla. Öküz kuyruğundan yapılma kamçı ile başıma, sırtıma vur. Fakat deşeleme!
- که ببندیدم قوی و ز ساز گاو ** بر سر و پشتم بزن وین را مکاو
- Kamçı yarasından hayat bulayım. Musa’nın öküzü yüzünden dirilen maktul gibi dirileyim.
- تا ز زخم لخت یابم من حیات ** چون قتیل از گاو موسی ای ثقات
- Öküz kuyruğundan yapılma kamçının açtığı yaradan iyileşeyim, Musa’nın mucizesiyle dirilen o öldürülmüş adam gibi canlanayım.
- تا ز زخم لخت گاوی خوش شوم ** همچو کشتهی گاو موسی گش شوم
- O öldürülmüş adam öküz kuyruğu kamçısının açtığı yaradan dirildi. Bakır gibi kimya yüzünden altın oldu.
- زنده شد کشته ز زخم دم گاو ** همچو مس از کیمیا شد زر ساو
- Sıçrayıp kalktı, sırları söyledi, kanını dökenleri gösterdi. 1440
- کشته بر جست و بگفت اسرار را ** وا نمود آن زمرهی خونخوار را
- Beni bunlar öldürdü, bu fitnenin tohumunu bunlar ekti diye açıkça söz söyledi.
- گفت روشن کاین جماعت کشتهاند ** کاین زمان در خصمیام آشفتهاند
- Bu ağır beden de öldürüldü mü sırları bilen ruh varlığı dirilir.
- چون که کشته گردد این جسم گران ** زنده گردد هستی اسرار دان
- O adamın canı cenneti de görür, cehennemi de. Bütün sırları da tanır, bilir.
- جان او بیند بهشت و نار را ** باز داند جملهی اسرار را
- Kanlı şeytanları, hile ve hud’a tuzağını ve şeytanlıkları gösterir.
- وا نماید خونیان دیو را ** وا نماید دام خدعه و ریو را
- Kuyruğunun açacağı yara yüzünden can kurtulsun diye öküz kesmek, yol şartlarındandır. 1445
- گاو کشتن هست از شرط طریق ** تا شود از زخم دمش جان مفیق
- Sen de tez öküz nefsi tepele de gizli ruh dirilsin, akıllansın.
- گاو نفس خویش را زوتر بکش ** تا شود روح خفی زنده و بهش
- BASLIK YOK
- رجوع به حکایت ذو النون
- Onlar, ahvali anlamak üzere Zünnun’un yanına yaklaşınca Zünnun onlara bağırdı: “Hey, kimlersiniz? Sakının!”
- چون رسیدند آن نفر نزدیک او ** بانگ بر زد هی کیانید اتقوا
- Onlar, edepli, edepli “ Biz dostlardanız. Buraya canla başla hal hatır sormak için geldik.
- با ادب گفتند ما از دوستان ** بهر پرسش آمدیم اینجا به جان
- Nasılsın ey hünerli, marifetli akıl denizi? Akıllı olduğun halde niye kendini deli gösteriyorsun, bu ne bühtan?
- چونی ای دریای عقل ذو فنون ** این چه بهتان است بر عقلت جنون
- Güneşe külhanın dumanı erişir mi? Anka, kargaya zebun olur mu? 1450
- دود گلخن کی رسد در آفتاب ** چون شود عنقا شکسته از غراب
- Bizden çekinme, şunu anlat. Biz seni sevenleriz. Bize bu işi etme.
- وامگیر از ما بیان کن این سخن ** ما محبانیم با ما این مکن
- Sevenleri, kendinden uzaklaştırmak yaraşmaz. Onlardan işi gizlemek onları hileyle aldatmak doğru değildir.
- مر محبان را نشاید دور کرد ** یا به رو پوش و دغل مغرور کرد
- Padişahım, sırrı açığa vur. Ey ay yüzlü, yüzünü bulutla gizleme.
- راز را اندر میان آور شها ** رو مکن در ابر پنهانی مها
- Biz seni seviyoruz, sana sadığız, âşığız. İki âlemde de gönlümüzü sana verdik” dediler.
- ما محب و صادق و دل خستهایم ** در دو عالم دل به تو در بستهایم
- Zünnun, sövüp saymaya başladı, delicesine saçma sapan sözler söyledi. 1455
- فحش آغازید و دشنام از گزاف ** گفت او دیوانگانه زی و قاف
- Sıçrayıp onlara taş topaç yağdırmaya, sopa sallayıp fırlatmaya koyuldu. Hepsi yaralanıp ezilmek korkusundan kaçtılar.
- بر جهید و سنگ پران کرد و چوب ** جملگی بگریختند از بیم کوب
- Zünnun, kahkahayla gülüp başını salladı. Dedi ki: “ Şu dostların heva ve hevesine bak.
- قهقهه خندید و جنبانید سر ** گفت باد ریش این یاران نگر
- Dostlara bak! Hani dost olanların nişanesi? Dostlara zahmet can gibi sevimlidir.
- دوستان بین، کو نشان دوستان ** دوستان را رنج باشد همچو جان
- Dosta, dostun zahmeti ağır gelir mi? Zahmet içtir, ruhtur. Dostluksa onun derisine benzer.
- کی کران گیرد ز رنج دوست دوست ** رنج مغز و دوستی آن را چو پوست