English    Türkçe    فارسی   

2
1556-1580

  • Yoksa ne bunu istiyor, ne onu istiyorsan yine ferman senin. Kim ne bilir ki maksadın ne, muradın nerede?
  • Can, İbrahim canı olmalı ki nuruyla ateş içinde cennetler, köşkler görsün.
  • Derece, derece aya, güneşe kadar yücelsin; halka gibi kapıya kalmasın.
  • Halil gibi yedinci kat gökten de geçsin. Çünkü ben batanları, geçenleri sevmem.
  • Bu ten âlemi, şehvetten kurtulan kişiden başkasını yanılta gelmiştir, yanılta gider. 1560
  • Padişah adamlarının o has köleye haset edişlerine dair olan hikâyenin sonu
  • Padişah beylerinin hikâyesi, o ebedî sultan kölelerinin has köleye hasetleri,
  • Söz, sözü aça, aça hayli geri kaldı. Yine o hikâyeye başlamak, onu tamamlamak gerek.
  • İkbâl sahibi ve bahtlı melek bahçıvan, nasıl olur da ağacı ağaçtan fark etmez?
  • Acı ve kötü ağaçla, bire yedi yüz meyve veren meyveli ağacı.
  • Nasıl olur da bir görür, ikisini de yetiştirmek için zahmet çeker, hele gözü her şeyin sonunu görüp dururken buna imkân mı var? 1565
  • O iki ağaç, filvaki şimdi görünüşte bir görünüyor ama ağaçlardan maksat ne? Meyve vermek değil mi?
  • Allah nuruyla gören, sondan önden agâh olan şeyh;
  • Âhiri gören gözü Allah uğrunda yummuş, menzile ulaşma hususunda sonu gören gözü açmıştır.
  • O hasetçiler, kötü ağaçtır. Yarattıkları acı, bahtları kötüdür.
  • Hasetten coşarlar, ağızları köpürür durur, gizlice hileler kurarlar. 1570
  • Bu suretle has kölenin boynunu vurmak, dünyadan kazımak dilerler.
  • Canı, padişahın canı olan kişi, nasıl fâni olur? Birisinin gönlünü Allah korursa o adam nasıl yok olur?
  • Padişah o sıralara vâkıftı, fakat Ebubekr-i Rebabi gibi ses çıkarmıyordu.
  • Yaratılışları kötü, ahlâkları fena kişilerin gönüllerini görüyor, o testicilerle gizlice alay ediyordu.
  • Hileciler, hile düzüp koşuyorlar, padişahı çömleğe sokmak istiyorlardı. 1575
  • O kadar büyük bir padişah, a eşekler, nasıl bir çömleğe sığar?
  • Padişah için bir tuzak ördüler ama nihayet bu hileyi de ondan öğrendiler.
  • Ne kötü talebedir o talebe ki hocasıyla baş koşar, onunla kendisini bir görür.
  • Hem de hangi hocayla? Huzurunda gizli, aşikâr bir olan cihan hocasıyla.
  • Onun gözü, Allah nuruyla bakmakta, bilgisizlik perdelerini yırtıp yakmaktadır. 1580