English    Türkçe    فارسی   

2
1677-1701

  • Üç gün konuşma. Bu susmak senin maksadına erişeceğine delâlet eder.
  • Kendine gel, bunları dile getirme. Bu sözü gönlünde gizli tut” denmişti.
  • Sana da bu alâmetleri şeker gibi tatlı, tatlı söyler. Hatta bunlar nedir ki? Daha yüzlerce nişaneler var.
  • Bu rüya; durmadan dinlenmeden biteviye Allah’tan dilediğin saltanata, istediğin makama erişeceğine alâmettir. 1680
  • Olması için uzun gecelerde ağlayıp inlediğin, seher çağlarında niyaz ettiğin muradına;
  • Eline girmedikçe günlerini karartan, boynunu iğ gibi incelten maksadına erişeceğine delâlet eder.
  • Temiz erler nasıl varını, yoğunu verirlerse sen de onu elde etmek için varını, yoğunu verdin;
  • Malını, mülkünü, uykunu feda ettin, yüzünün rengi kaçtı, hatta başından bile geçtin, bir kıl gibi kaldın;
  • Nice demdir ödağacı gibi ateşlere atıldın. Kaç kereler miğfer gibi kılıç önüne gittin! 1685
  • Bunlar gibi, yüz binlerce biçarelikler, âşıkların huyudur. Bunlar, sayıya gelmez ki!
  • Geceleyin bu rüyayı görünce gündüz oldu mu o ümitle günün aydınlanır.
  • O alâmetler nerede acaba diye gözünü sağa, sola çevirir durursun.
  • Eyvah, gün geçer de o alâmetler zuhur etmezse diye yaprak gibi titrersin.
  • Mahallelerde, pazarlarda buzağısını kaybetmiş adam gibi koşarsın. 1690
  • Birisi “ Baba, hayrola, ne koşup duruyorsun? Burada bir şey mi kaybettin, kaybettiğin ne? ” dese,
  • “Hayırdır ama bana. Benden başka kimsenin bilmesi caiz değil.
  • Söylersem bana gösterilen nişaneler kaybolur. Onlar kayboldu mu ben, öldüm gitti” dersin.
  • Her atlının yüzüne dikkatle bakarsın. Baktığın adam, sana “ Bana deli gibi bakma be” der.
  • Ben, bir sahip kaybettim. Onu aramaya yüz tuttum. 1695
  • Ey atlı, devletin daimî olsun. Âşıklara acı, onları mazur tut” dersin.
  • Mademki gayretle aradın dikkatle baktın, bu işe adamakıllı sarıldın. Elbette bulursun. Bir işe ciddi bir suretle sarılan yanılmaz demişler.
  • Ey iyi bahtlı, ansızın atlı gelir, seni sımsıkı kucaklar.
  • Sen kendinden geçer, dostlarından ayrılırsın. Bu işten haberi olmayan da “ İşte sana riyakâr, işte sana münafık!” der.
  • Ne bilsin o, kendisinden geçen kişinin coşkunluğu nedir? Bu kimin vuslatı, nişanesi? Bilmez ki. 1700
  • Bu nişane, gören kişinin hakkındadır. Başkasına bu nişane nereden zuhur edecek?