English    Türkçe    فارسی   

2
1732-1756

  • Zaten ateş gelmedi de bu duman ne? Can niye kapkara bir hale geldi, ruh merdutlaştı?
  • Allah’ın her şeye kadir ve her hususta âdil olduğunu biliyorsan nasıl oluyor da bu hezeyanlara, bu küstahlığa cüret ediyorsun?
  • Akılsız dost, zaten düşmandır. Ulu Allah, bu çeşit hizmetlerden ganidir.
  • Sen bunları kime söylüyorsun. Amcana, dayına mı? Allah sıfatlarında cisim sahibi olmak ve ihtiyaç var mı? 1735
  • Büyüyüp gelişmekte olan süt içer. Ayağı muhtaç olan çarık giyer.
  • Eğer bu dedikodu, kulu içinse… Allah, onun hakkında da “ O, benim” dedi. Yine beyhude ve bâtıl.
  • Allah, onun hakkında, “ Hastalandım da yine halimi hatırımı sormadın? Yalnız o hastalanmadı, ben de hasta oldum” demiştir.
  • Bu çeşit sözler, “ Benimle duyar, benimle görür” haki katına erişen kişi içinde bâtıldır.
  • Allah haslarıyla edepsizce konuşmak gönlü öldürür amel defterini kapkara bir hale koyar. 1740
  • Sen bir erkeğe Fatma desen; erkekle kadın, hep bir cinsten olmakla beraber,
  • İmkân bulursa kanına kasteder, isterse haddi zatında halîm ve mülâyim olsun!
  • Fatma sözü, kadınlar için övünçtür. Fakat erkeğe söylersen kılıç yarası gibi tesir eder.
  • El ayak. Bizim için övünç vesilesidir; fakat Allah’ın arılığına nispetle kusur.
  • “ Doğmaz, doğurmaz” vasfı ona lâyıktır. Babayı da halk eden o, oğlu da. 1745
  • Doğma, cisim olanın vasfıdır. Doğan, ırmağın bu yüzüne mensuptur.
  • Çünkü doğan, Kevnü Fesat âlemindendir, aşağılıktır, sonradan olmadır. Elbette onu bir meydana getiren lâzım.”
  • Çoban, “ Ya Musa ağzımı bağladın, pişmanlıktan canımı yaktın” dedi;
  • Elbisesini yırtıp yana, yana bir ah çekti, başını alıp çöle doğru yola düştü.
  • Ulu Allah’ın Musa’ya çoban yüzünden darılması
  • Musa’ya Allah’tan şöyle vahiy geldi: “ Kulumuzu bizden ayırdın. 1750
  • Sen ulaştırmaya mı geldin, yoksa ayırmaya mı?
  • Kaadir oldukça ayrılığa ayak basma. Bence en hoşlanılmayan şey ayrılıktır.
  • Ben, herkese bir huy, herkese bir çeşit ıstılah verdim.
  • Ona metih olan söz, sana zemdir; ona göre baldır, sana göre zehir!
  • Bizse temizden de münezzehiz, pisten de. Ağırlıktan da arıyız, çeviklik ve titizlikten de! 1755
  • Kullara ibadet edin diye emrettimse bir kâr, bir fayda elde edeyim diye değil, kullara ihsanlarda bulunayım diye.