English    Türkçe    فارسی   

2
1757-1781

  • Hintlilere, Hintlilerin sözleri metihtir. Sintlilere, Sintlilerin.
  • Onların beni tespih etmeleriyle münezzeh, mukaddes olmam. Bu tespih incilerini saymakla kendileri temizlenirler.
  • Biz; dile, söze bakmayız; gönle hale bakarız.
  • Kalp huşu sahibiyse kalbe bakarız, isterse sözünde kulluk ve aşağılık olmasın! 1760
  • Çünkü gönül cevherdir. Söz söylemekse araz. Bu yüzden araz, âriyettir, maksat cevherdir.
  • Manası gizli kapalı yahut başka olan bu çeşit lâflar, ne vakte kadar sürecek? Yanıp yakılmak isterim ben, yanıp yakılmak, ateşe düş!
  • Canda sevgiden bir ateş tutuşur. Düşünceyi, sözü, baştanbaşa yakıver!
  • Musa, edep bilenler başka, canı, ruhu yanmış âşıklar başka.
  • Âşıklara her nefeste bir yanış var. Yıkık köyden haraç, âşar alınmaz. 1765
  • Hatalı söz söylerse bile ona hatalı deme. Kanına bulanıp şehit olursa yıkamaya kalkışma.
  • Şehitlere kan, sudan yeğdir. Bu yanlış sözde yüzlerce doğrudan yeğ!
  • Kâbe’nin içinde kıbleden eser yoktur, dalgıcın ayağında dolak olmazsa ne gam!
  • Yürü, sarhoşlardan kılavuzluk arama. Elbisesi paramparça olana yamadan bahsetme.
  • Aşk şeriatı, bütün dinlerden ayrıdır. Âşıkların şeriatı da Allah’tır, mezhebi de. 1770
  • Lâlin, lâl olduğunu ispat eden bir damgası olmasa da ne çıkar? Aşk, gam denizinde gamlanmaz ki!
  • Musa Aleyhisselem’a o çobanın mazur olduğuna dair vahiy gelmesi
  • Ondan sonra Hak, Musa’nın sırrına dile gelmeyecek sırlar söyledi;
  • Musa’nın gölüne sözler döktüler. Görmekle söylemeyi birbirine karıştırdılar.
  • Nice defa kendisinden geçti, nice defa kendisine geldi. Kaç kere ezelden ebede uçtu!
  • Eğer bundan ötesini anlatmaya kalkışırsam ahmaklık etmiş olurum. Çünkü bunu açmak, bunu anlatmak, anlayışın ötesindedir. 1775
  • Söylesen akıllar hayran olur. Yazsam birçok kalemler kırılır!
  • Musa Allahtan bu azarı duyunca çöle düşüp çobanın ardınca koştu.
  • O hayran âşığın izini izledi, çöldeki otların tozunu silkti.
  • Âşık ve hayran adamların ayak izleri, başkalarının izlerinden ayrılır, hemen belli olur.
  • Âşık, Ruh gibi bir ayağını yukardan aşağıya atar; bir ayağını fil gibi eğri büğrü basar. 1780
  • Bazen bir dalga gibi bayrak diker, yücelir. Bazen balık gibi suyun içinde gider, görünmez.